Filistinli esirlerin zaferi

Abone Ol

İsrail cezaevlerinde tutulan Filistinli esirler, cezaevleri yönetimi ve esir liderleri arasında yürütülen müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması ve taleplerinin reddedilmesi üzerine 8 Nisan Pazartesi akşamı toplu açlık grevi eylemi başlattı.

Esir liderlerinin açlık grevine başlamasının ardından çeşitli cezaevlerindeki yüzlerce esir eyleme katıldı.

Esirlerin taleplerini reddeden İsrail yönetiminin inadı bir hafta sürdü.

Eylemin sekizinci gününde Ramon Cezaevi’nde esir liderleriyle görüşen cezaevleri yönetimi yetkilileri taleplerin büyük bir bölümünü kabul etti.

Böylece Filistinli esirler işgalcilere karşı yeni bir zafer daha kazandı.

İsrail cezaevlerinde tutulan esirler genellikle ziyaretler sırasında içeriye sokulan cep telefonlarıyla aileleriyle iletişim kurabiliyorlardı.

İşgal yönetimi esirlerin aileleriyle görüşmelerini önlemek için cezaevlerine sinyal kesici cihazlar yerleştirmeye başladı.

Filistinli esirler sağlıkları üzerinde olumsuz etkileri olduğu gerekçesiyle söz konusu cihazlara şiddetle karşı çıktı.

Açlık grevi eylemi de zaten bu anlaşmazlık üzerine geldi.

Eylem öncesi işgal güçlerinin Ofer Cezaevi’ne düzenlediği baskın sırasında 150 esir yaralandı.

Pazartesi akşamı esirler ve cezaevleri yönetimi arasında sağlanan anlaşmaya göre, esirlere uygulanan yaptırımlar kaldırılacak ve cezaevi koşulları normal haline döndürülecek.

Hücre cezası verilen esirler hücrelerden çıkarılacak ve koğuşlarına iade edilecek.

Esirlerin aileleriyle iletişim kurabilmeleri için cezaevlerine umumi telefonlar yerleştirilecek.

Sinyal kesiciler konusu ise daha sonra ayrıca ele alınacak.

Filistinli esirler işgal yönetiminin verdiği sözlere güvenilmeyeceği bilindiği için anlaşmaya uyulmaması halinde eylemin yeniden başlayacağını söylüyor.

İsrail cezaevlerindeki toplu açlık grevi eylemine Fetih dâhil Filistinli tüm gruplardan esirler destek vermişti.

Bu durum Filistinlilerin birlik ve bütünlük içinde hareket ettikleri zaman işgalcilere karşı ellerinin çok daha güçlü olduğunu ve zafer kazanma ihtimallerinin yükseldiğini gösteriyor.

Ayrıca İsrail’in gerçekte ne kadar güçsüz olduğunu da deşifre ediyor.

Esirlerin kazandığı zafer sonrası Filistinlilerden gelen yorumlar şu şekilde:

Gazze Şeridi’ne açtığı savaşlarda orantısız güç kullanan İsrail, Filistinli grupların füzelerine birkaç gün dayanabiliyor.

İşgalcilerin Mescid-i Aksa’yı Müslümanlar ve Yahudiler arasında ikiye bölmek için yıllardır yaptıkları hazırlık Kudüs halkının beş günlük direnişiyle çöpe gitti.

Er-Rahme Kapısı Musallası 16 yıl sonra yeniden açıldı ve Yahudilerin Mescid-i Aksa’nın söz konusu bölgesine el koyma planları hayal oldu.

Filistinli esirler sekiz günlük açlık grevi eylemiyle taleplerini işgal rejimi cezaevleri yönetimine kabul ettirdi.

Bütün bu yorumlar doğru.

Fakat bir nokta unutulmamalı.

İsrail, Filistinlilere ve Araplara karşı zaferlerini hiçbir zaman kendi gücüyle ve başarısıyla elde etmedi.

Bilakis Arap rejimleri ve ihanetleri hep başrolde oldu.

Batı Yaka’da direnişin elini kolunu bağlayan ve işgalcilerin güvenliğini sağlayan, Filistin Yönetimi’nden başkası değil.

Arap rejimleri bugünlerde Trump ve Netanyahu’yla birlikte Filistin davasına ölümcül darbeyi vurma hesapları yapıyor.

“Yüzyılın Anlaşması” adı verilen planın İsrail’de yeni hükümet kurulduktan sonra veya en geç Ramazan’ın bitiminde kamuoyuna açıklanacağı söyleniyor.

Dolayısıyla Filistinlilerin gerçek anlamda ve kalıcı zaferler için İsrail’den önce Filistin Yönetimi’ne ve Arap rejimlerine karşı mücadele edip kazanmaları gerekiyor.