Trump’ın Kudüs hakkında bir açıklama yapacağı günler öncesinden belliydi. Ne demesi bekleniyorsa onu dedi. 1982 yılından beri İsrail’in dünyaya kabul ettirmeye çalıştığı bir şeyi, “kabul ettiğini boyun eğdiğini” açıkladı. Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak kabul etti. Elçiliği Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyacağını söyledi.
Bir: Savaşı ABD’den uzak tutmak için kıta dışında savaşları aktif tut. Aktif savaş varsa besle büyüt, yoksa yeni bir tane çıkar.
İki: Demokratlar’dan tek bir destek oyu alması mümkün olmayan Şımarık Zengin, kendi tarafından olan Cumhuriyetçiler nezdinde bile zayıflıyor. Amerika başkanları için söylenen “Topal Ördek”, yani “Meclis yüzünden iş yapamaz” yakıştırması Trump’tan sonra “Ayaksız Ördek” tabirine dönmüş durumda. Hal böyle olunca Siyonist lobiler ve silah şirketleri, Trump’ın dayanabileceği son duvarlar. Teamüllere göre ikinci döneminde de seçim kazanma ihtimali, Trump için çok uzak bir ihtimal. 2016 yılında Trump’ın kazanacağına kesin gözüyle bakanlar bu sefer 2020 yılında kesin kaybedeceğini söylüyor.
Trump, sadece şu iki sebepten dolayı Kudüs provokasyonunu yaptı. Ancak gelişmeler, yanındaki CIA analistlerinin söylediği gibi olmayacak. Bundan sonra olacaklar sırasıyla şöyle:
1. Trump, “ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını” açıklamasının ardından “ABD, İsrail’in işgali altında” diyen Amerikalılar’ın zayıf sesi güçlenmiş oldu. Artık ellerinde delil var ve bunu çok iyi kullanıyorlar.
2. Selman ve Trump’ın başını çektiği mide bulandırıcı İslam karşıtı ittifak mimarının doğrudan İsrail olduğu şüphesiz kanıtlanmış oldu. Bu durumda zaten çökmüş olan Selman diktası artık çok daha zor bir döneme girdiği için, oğlu Prens Muhammed bütün muhalif kuzenlerini içeri atıp servetlerini gasp ederek diktaya zaman kazandırma çalışmalarını hızlandıracak.
3. Ortadoğu’da İran’a karşı oluşan negatif imaj yerini mecburen müsamahaya bırakacak; çünkü İran, Suud-İsrail-ABD üçlemesi için ne dediyse hepsi gerçekleşiyor. İran tarihi boyunca hiç olmadığı kadar haklı.
5. İsrail, Suud ve ABD birlikte İran’a karşı yapacakları her şeyde tek başına kalacakları gibi, mesela benim gibi hiçbir zaman İran’ı savunmayacak Müslümanlar bile onların karşısına dikilecek.
6. Kudüs konusu bundan sonra İsrail’in saldırıları anında verilen günübirlik reaksiyonlar yerine müstakil bir takvimi olan bir hedefe dönüşmüş olacak.
7. Türkiye’nin başını çektiği kısa, orta ve uzun vadeli bir Filistin planı hiç olmadığı kadar ciddiye alınıp devreye sokulacak.
Şimdi olayların böyle seyredeceği bir muhtemel yakın gelecekte Ayasofya’nın yeri neresi? Hiç. Konuyla hiçbir ilgisi yok.
Madem konuyla ilgisi yok niye gündeme geldi peki?
1. “Madem sen Kudüs hamlesi yaptın; o zaman al ben de Ayasofya hamlesi yapıyorum” demek için… Şuursuzluğa bakın. Şu kafayı analiz etmeye bile gerek çünkü direkt kafasızlık. Eltilerle görümceler kavga ediyor. Rezalet.
2. “Filistin sevgisi” baştan sona yalan olan bir kesim var. Çünkü Filistin onlar için istismar alanı. Üstelik Filistin sevgisi bir pazar. Hem para kazandıkları hem itibar kazandıkları bir pazar. Maksat, Erdoğan’a laf sokmak.
Diriliş Postası Yazı İşleri Müdürü Sabri İşbilen geçen ay Kudüs’e gittiğinde orada şahit olduğu vakayı şöyle aktarmıştı: “Herkes Türkiye’ye dua ediyor; Allah, Erdoğan’dan razı olsun, diyor; bazı Türkiye’den gelenler ‘Aman, Türkiye demeyin, Erdoğan’a dua etmeyin’ diye uğraşıyor.” Aynen de öyle işte. Maksat, Filistin’i sevmek değil, maksat oradan Erdoğan’a yürüyüp “Ne kadar da zayıfısın ne kadar da beceriksizsin” diye laf sokmak. İşte şimdi de “Hadi, hadi gücün yetiyorsa, açsana Ayasofya’yı” diye lafazanlık yapıyorlar.
3. Ayasofya azınlığı. Bir kesim var; küçük bir kesim Ayasofya’yı kalpten dert edinmişler gerçekten. Fırsat olarak gördükleri her durumda ilgisi olsun olmasın Ayasofya’yı gündeme getiriyorlar. İyi bir şey, gayret gayrettir…
4. Ayasofya’nın Batı’ya kaşı bir koz olduğunu zanneden tuhaf bir kesim var. Sürekli pazarlık konusu yapıyorlar. Bunları hiç anlayamadım. Kafaları bir tuhaf. Amel yok, istikamet yok, takva yok, İslami bir yaşantı yok varsa yoksa Ayasofya.
5. Son olarak da Siyonistler. “Size ne İsrail’in başkentinden siz kendi derdinize yanın. Hıristiyanlar elinizden Ayasofya’yı aldı müze yaptı. Siz o kazığı çıkarın önce” diyerek kafa karıştırıyorlar.
Yer kalmadı. Yarın nasipse, Türkiye’nin Filistin üzerinde uluslararası hukuka dayanarak tasarruf hakkının olup olmadığını ve Filistin meselesinde üzerimize düşenleri yazacağım inşallah…