Filistin halkını temsil sorunu

Abone Ol

İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki meskûn mahalleri hedef alan hava saldırıları ve katliamlar yedi gün süren insani aranın ardından yeniden başladı.

Koskoca apartmanlar, ABD’den gönderilen dev bombalarla içindeki insanların üzerine yıkılıyor.

Gazze Şeridi’nin kuzeyi gibi güneyi de işgal ordusu uçakları tarafından vuruluyor.

İsrail her gün birkaç katliama birden imza atarken Arap halkları ve Müslümanlar -ne yazık ki- kardeşlerinin maruz kaldığı vahşeti kınamanın ve dua etmenin ötesinde bir şey yapamıyorlar.

Yardımlar gönderiliyor ancak Mısır’a ulaşan onca yardımın sadece bir miktarı İsrail’in izniyle Refah Kapısı’ndan Gazze Şeridi’ne girebiliyor.

En kötüsü de işgal altındaki Batı Şeria’nın sessizliği.

Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler ayağa kalksalar, İsrail, savaşı daha fazla sürdüremez.

Ancak orada İsrail’i koruyan bir başka güç var ve işgale isyan için önce o gücü aşmak gerekiyor.

İsrail sadece Gazze Şeridi’nde değil Batı Şeria’da da Filistinlileri öldürmeye devam ederken, Yahudi yerleşimci adı verilen işgalci silahlı çeteler terör estirirken ve İsrailli keskin nişancılar sokaklarda çocukları katlederken Mahmud Abbas’a bağlı 12 bin silahlı Filistinli, direniş eylemleri gerçekleşmesin ve yeni bir intifada patlak vermesin diye nöbet tutuyor.

İşgalciler de Abbas’ın bu hizmetinden memnunlar.

İsrail eski başbakanlarından Ehud Olmert, 7 Ekim’de yaşananlarla ilgili Netanyahu’yu suçladıktan sonra “Filistin Yönetimi bizim dostumuz değil ancak Mahmud Abbas’a bağlı güvenlik güçleri bugün biz Gazze’de savaşırken bizim güvenlik güçlerimizle birlikte Yahuda ve Samarra’da terörü engellemeye çalışıyor.” diyor.

Olmert’in “Yahuda ve Samarra” dediği yer Batı Şeria ve terör olarak nitelendirdiği işgale karşı meşru direniş.

Abbas’ın çevresinin de kendisinden bir farkı yok.

Halefi gözüyle bakılan FKÖ Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh, kelimenin tam anlamıyla “İsrail’in adamı”.

Ramallah’taki yönetimin ve “İsrail’in hizmet eden paralı askerleri” denilebilecek güvenlik güçlerinin, Filistin halkını ve direnişini temsil etmediği şüphe götürmez bir gerçek.

Abbas’ın başkanlık ettiği yönetim sadece işgalcilerle iş birliği yaptığı için değil halk desteğini de çoktan kaybettiği için meşru değil.

Filistin’de bugün seçim olsa Hamas’ın kahir ekseriyetle seçimi kazanacağı kesin.

Başkanlık süresi 9 Ocak 2009’da fiilen sona eren Abbas ile etrafındaki isimler bu gerçeğin farkında oldukları için sürekli seçimden kaçıyorlar.

Ramallah’ta kurdukları diktatörlüğü emrivaki olarak devam ettirmek istiyorlar.

Filistin halkını temsil etmeyenler Filistin adına hayati karar veremezler.

Bu nedenle, savaş sonrası için Tükiye gibi Filistin dostu ülkeler tarafından gündeme getirilen çözüm önerileri Filistin halkının gerçek ve meşru temsilcisinin tespiti için Hamas ve İslami Cihad’ın “İsrail’i tanıma” koşulu ileri sürülmeden Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altına alınmasını, başkanlık ve parlamento seçimlerinin yapılmasını, Fetih’e bağlı askerî kuvvet gibi görev yapan güvenlik ve istihbarat güçlerinin yeniden yapılandırılmasını da içermeli.

Filistin halkını temsil yetkisine sahip olmayanların Filistin’in geleceğini belirleyecek kararlara imza atmaları Filistin davasına ihanettir.