Tuğçe Huy - Diriliş Postası
Dünya gündemine oturan Hamas lideri Heniyye’ye yapılan suikast saldırısı sonrasında Türkiye’den ve dünyadan kınamalar da peş peşe geldi. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Yurtdışındaki Filistinliler Halk Kongresi Türkiye Başkanı Muin Naim ise yapılan saldırının yalnızca Filistin direnişine değil tüm İslam dünyasına bir meydan okuma olduğunu söyledi. Naim, “Eğer İsrail işgal devleti ciddi bir yaptırım ve tepki almazsa, maalesef İslam dünyasının her köşesinde istediği operasyonu ve saldırıyı gerçekleştirebileceğinden korkuyoruz” diyerek İsrail’in ölçüsüz saldırılarına karşı ciddi bir tepki ve baskının uygulanması gerektiğini bildirdi.
FİLİSTİN DİRENİŞİNE BÜYÜK DARBE
Hamas lideri İsmail Heniyye’nin Tahran’da uğradığı suikasta uğraması konusunda açıklamalarda bulunan Naim, yaşanan olayın Filistin davası için son derece önemli ve trajik bir gelişme olduğunu belirtti. Naim, “Heniyye, Filistin davasına olan derin bağlılığını, "Bizim kanımız, Filistin’deki bir çocuğun kanından daha değerli değildir" sözleriyle ifade etmişti. Bu sözler, onun bu mücadelenin ne kadar kutsal ve önemli olduğuna dair inancını gösteriyor.” Diye konuştu.
Bu tür suikastların sadece Filistin direnişinin değil, tüm direniş hareketlerinin karşılaştığı büyük bir tehdidi temsil ettiğini belirten Muin Naim, “Heniyye gibi bir liderin hedef alınması, işgalci devletlerin ve destekçilerinin soykırımcı zihniyetini bir kez daha gözler önüne seriyor. Heniyye, Filistin hükümetinin eski başbakanı ve direniş hareketinin siyasi lideri olarak, uluslararası düzeyde tanınan ve birçok ülkeye resmi ziyaretler gerçekleştiren bir isimdi. Dolayısıyla, Tahran’daki suikast, sadece bir Filistinli liderin hedef alınması değil, aslında uluslararası protokolleri ve diplomatik normları da hiçe sayan bir eylem olduğunu düşünüyoruz.
Bu suikast, hem Filistin direnişini hem de İran yönetimini hedef alarak, direniş hareketlerine büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Bu saldırıya karşı koymak, direniş hareketlerinin stratejik ve siyasi olarak daha da güçlenmesini ve bu yolda kararlılıkla ilerlemesini zorunlu kılmakta. Şehit Heniyye'nin hatırası, Filistin davasının ne kadar kutsal ve haklı olduğunu bir kez daha görüyoruz” ifadelerini kullandı.
SÜPER GÜÇ DEĞİLİZ - ZAFİYET NORMAL!
Filistin direnişi olarak, yalnızca İsrail işgal devletiyle değil, aynı zamanda Batı emperyalist güçlerinin istihbaratlarıyla da karşı karşıya olduklarını belirten Naim, “İsmail Heniyye’ye yönelik saldırı, İsrail’in istihbaratı veya güvenlik güçlerinin değil, aslında bir bakıma Amerika, İngiltere ve diğer batılı ülkelerin – özellikle Gazze’de soykırıma ortak olan Almanya, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerin – istihbari ve askeri desteğiyle gerçekleştirilmiş bir operasyondur. Filistin direniş hareketi olarak bizler, uluslararası camiada süper güç değiliz. Biz, Filistin davasına gönül vermiş ve bu dava için canını feda etmeye hazır bir hareketiz. Bu nedenle, bu büyüklükteki bir saldırıya karşı bir koruma zaafiyeti yaşanması gayet normaldir” şeklinde konuştu.
İsmail Heniyye’nin siyasi bir şahsiyet olarak hedef alınmasının kendileri açısından beklenmedik bir durum olduğunu söyleyen Naim, “Salih Aruri gibi askeri bir geçmişe sahip biri için, askeri bir saldırı mümkün olabilirken, Heniyye’nin bir devlet adamı ve siyasi lider olarak böyle bir saldırıya uğraması daha farklı bir durumdur. Heniyye, uluslararası düzeyde tanınan bir başbakan olarak, bu tür bir tehdidin hedefi olmasının öngörülmesi zor bir durumdu” diye bildirdi.
“ABD’NİN DESTEĞİYLE YAPILMIŞ BİR OPERASYONDUR!”
Naim, dün Lübnan’da Hizbullah’ın 2 numarasına yönelik yapılan saldırı sonrasında bugun Heniyye’ye yapılan suikast arasında bir bağlantı olduğunu belirterek, “Bence bunlar birbirleriyle bağlantılıdır. Bu eylemler, katil ve soykırımcı güçlerin, özellikle Amerika’nın ve Beyaz Saray’ın onayı ve desteğiyle gerçekleştirilen operasyonlardır. Bu saldırılar, yalnızca İsrail’in değil, tüm Batı emperyalist güçlerinin – başta Amerika olmak üzere – sorumluluğundadır” dedi. Naim, bu güçlerin Filistin halkına yönelik katliamların da ortağı olduğunu ve bu tür saldırıların bir ürünü olarak gözlemlemekte olduklarını söyledi.
“BU TÜR EYLEMLER, DENGELERİ BOZABİLİR!”
“İsrail, bu suikastlarla özellikle Filistin destekçilerini ve direniş hareketlerini zayıflatmayı hedefliyor” diyen ve Netanyahu’nun son dönemde bölgesel bir savaş isteğine yönelik işaretlerin olduğunu bildiren Naim, “Bu tür eylemler, bölgedeki dengeleri yerinden oynatabilir. Şu anda yaşanan durum da bu denklemin taşlarını yerinden oynatacak gibi görünüyor. Ancak, İsrail’in bu durumu kendi lehine çevirmesi bekleniyor. Bence, İsrail ve Amerika’nın bölgedeki bu eylemlerle istemedikleri bir noktaya gelinmiş olacak” diyerek İsrail’in tepkisini ve misillemesini nereden vereceğinin dikkatle izlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
“İSRAİL 7 EKİM’DEN SONRA GÜCÜNÜ KAYBETTİ”
Naim, “Dün İsrail işgal devleti, Lübnan’a gireceklerini ve orayı yerle bir edeceklerini açıkladı. Ancak, bu tür tehditlerin ne kadar boş olduğunu ve sadece İsrail’in kendi iç kamuoyunu tatmin etmek için yapıldığını görüyoruz. 7 Ekim’den beri sürekli vurguladığımız gibi, İsrail işgal devleti 7 Ekim itibarıyla caydırma gücünü kaybetti. Bölgedeki askeri ve güvenlik imajını ciddi şekilde yitirdi. İsrail, bu kaybı Lübnan ve Gazze’de katliamlar yaparak telafi etmeye çalışıyor” dedi.
Dünkü suikasttan sonra İsrail’in “Misillememizi yaptık, bundan sonra Hizbullah’ın tepkisine bağlıdır” sözlerini hatırlatan Naim, “Bu açıklama, İsrail işgal devletinin bir örgüte karşı bile ne kadar beceriksiz ve zayıf tepki verdiğini gösteriyor. İsrail’in, Suriye’ye ve gerekirse Irak’a da müdahale edeceğine yönelik tehditleri, aslında ne kadar boş olduğunu ortaya koyuyor. 7 Ekim ile birlikte İsrail’in çöküş sürecinin başladığını ve yavaş yavaş kaybetmeye doğru gittiğini net bir şekilde gözlemliyoruz” diye konuştu.
SALDIRI VE SESSİZLİK BİR ARADA
Uluslararası toplumun ve resmi Arap rejimlerinin suikasta karşı verecekleri tepkinin cılız olabileceğini tahmin ettiğini belirten Naim, “Gazze'de 50 bine yakın şehidin verildiği bu trajediye karşı nasıl bir tepki verdiyse, bu suikaste karşı da benzer bir tepki vereceklerdir. En fazla bir kınama açıklaması yapacaklar, sonrasında ise gizlice bu eylemi gerçekleştiren İsrail işgal devletini tebrik edeceklerini düşünüyoruz. Çünkü bu tür katliamlar, hem uluslararası sistemin hem de Arap rejimlerinin desteği ve onayı sayesinde gerçekleştirilebiliyor. İsrail, çocuk ve kadınları kameraların önünde ve canlı yayında katletmeye cesaret edemezdi, eğer bu tür destekler olmasaydı” diyerek ne Arap rejimlerinden ne de uluslararsı toplumdan bir şey beklemediklerini söyledi.
Konuşmasını sonlandırmadan önce yapılan katliamın insanlığa ve İslam dünyasına bir meydan okuma olarak görülmesi geretiğini bildiren Naim, “Eğer İsrail işgal devleti ciddi bir yaptırım ve tepki almazsa, maalesef İslam dünyasının her köşesinde istediği operasyonu ve saldırıyı gerçekleştirebileceğinden korkuyoruz. Bu nedenle, İsrail'in bu ölçüsüz saldırısına karşı ciddi bir tepki ve baskı uygulanmalıdır” diyerek cümlelerini sonlandırdı.