Öğleye doğru bir akrabam telefonla aradı. Kendisi, FETÖ ile mücadelede inisiyatif alan, çalıştığı kurumda hayatını tehlikeye atma pahasına mücadele veren biri. Selamlaşma hal hatırdan sonra doğrudan konuya girdi.
“FETÖ işi buraya kadarmış, gel de şimdi bu sisteme güven, ortada bir mücadele falan yok abi” dedi. “Yahu dur, mücadele yok” denir mi, “Sıkıntılı gelişmeler oluyor farkındayım; ama ‘Mücadele bitti’ denilmez” dedim ama nafile.
Gazetede çalışan gençler odaya girdiler ve “Abi ne olacak böyle; bitiyor mu FETÖ mücadelesi” dediler; “La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim, kim diyor oğlum bittiğini, kim yayıyor bunu.” diye cevap verdim. En son bir 15 Temmuz şehit yakını arayıp da “Ben isyan ediyorum, beni TV’ye çıkartın” dediğinde onu ikna ettim ama sakinleştiremedim. Sosyal medya, WhatsApp mesajları derken kaynadıkça kaynıyor konu. Herkesin morali altüst olmuş çünkü Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı serbest bırakılmış.
Bağımsız yargı bir karar veriyor. Eyvallah… Varsa itirazınız gider gerekli yerlere başvurunuzu yaparsınız hukuk çerçevesinde verilen kararla yine hukuk çerçevesinde mücadele ederseniz. Fakat Ömer Kavurmacı’nın serbest bırakılması meselesi; hadi sesimizi çıkarmıyoruz ama benim için de ciddi bir hayal kırıklığı oldu.
Yargının bu kadar kritik konularda sıradan bir adi suç davasına baktığı gibi bakmaması lazım. Bir karar açıklamadan önce gerekçelerini uzun uzun, izaha muhtaç boşluklar bırakmadan ve bütün süreci kapsayacak şekilde yapması gerekiyor. Bu dava milletin doğrudan müşteki olduğu bir kamu davasıdır. Millet müştekidir; yani FETÖ’den zarar görmüş olan, mağdur olan, şikâyetçi olan millettir. Millet gereğinin yapılması için oy vermiştir, yetki vermiştir, 15 Temmuz’da canını ve kanını vermiştir ve bu örgütün doğurduğu sıkıntılara sabırla katlanmaktadır. Bu durumda hiçbir hâkimin, hiçbir mahkemenin açıklama yapmadan karar verme yetkisi yoktur. Açıklama yapmaktan daha öte mahkemeler milleti ikna etmek zorundadır.
Ömer Faruk Kavurmacı niye tahliye edildi? Bu sorunun tatmin edici derecede detaylı ve sürecin başını sonunu kapsayacak şekilde geniş çaplı bir cevabı verilmeli. Bundan sonraki her dava için yapılmalı. Bunu yapan bir ekip olmalı ve 24 saat herkes tarafından ulaşabilir bir bilgilendirme merkezi hazırlanmalı.
Doğru düzgün bir iletişim merkezi kurulmazsa kamuoyunun soracağı sorulara artacaktır, sorular arttıkça birikim olacaktır, birikim arttıkça sabırlar zorlanacaktır, sabırlar zorlandıkça gerginlik katlanacaktır ve malum son.
Kamuoyu Ömer Faruk Kavurmacı’nın tahliyesi hakkında şu soruları soruyor:
Arkası olan, zengin olan, güçlü olan yargılanmıyor mu?
FETÖ mücadelesini sulandırmak mı istiyorsunuz?
Tahliye ettiğiniz FETÖ’cünün hastalığı neymiş, ne zaman başlamış, şu anda durumu neymiş, hapiste tedavi edilse ne olurmuş?
Bu haklı davanın başında bulunan ve hayatını bile ortaya koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında dedikodu mu çıkarmak istiyorsunuz?
TUSKON toplantısında, seçilmiş Başbakan’ın tehdit edildiği konuşmayı elleri şişene kadar alkışlayan adamı hangi kanuna göre tahliye ettiniz?
Savcılara ve hâkimlere çağrı:
Adalet duygumuzu incitemeye hakkınız yok. Bu mücadeleyi sulandırmaya hakkınız yok. Moralimizi bozmaya hakkınız yok.