Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan beri en büyük ve en derin terörle mücadelesini FETÖ’ye karşı veriyor. FETÖ ile mücadelede ise yapılan bütün hatalar en başından beri bu meselenin adını ve anlamını doğru koyamamaktan geliyor.
1980’lerde bu mücadeleye soyunanlar ahmaklıktan, cahillikten ya da ideolojik kasıttan dolayı bu mücadeleyi hep yanlış adlandırdılar ve yanlış anlamlar yüklediler. FETÖ’ye karşı tavır alan iki taraf vardı. Şuurlu öncü Müslümanlar ve sekülerist İslam düşmanları. Sekülerist İslam düşmanları için FETÖ meselesi bir şekilde yükselişe geçen herhangi bir Müslüman grubun önüne geçmek onlara saldırmaktan ibaretti. Aslında mücadeleleri FETÖ’ye karşı değil Müslümanlar’a karşıydı. Mutedil Müslümanlar FETÖ’nün tanımını ve adını tam koyamadıkları için “Venizelos’un yanına geçip Enver’e saldıran vatan hainleri gibi mi olalım, bu gâvurların yanına geçip Fetullah Gülen’e saldırılmaz” diyerek geri duruyorlardı. Öte yandan Şuurlu Müslüman ise “Bunlar diyalogcu münafıklar, bunlar kâfire yaranmaya çalışan ağlak bozuklar” diye anlatmaya çalışıyordu ama ne medyaları ne de mecraları vardı. Bütün bu “Bunlar diyalogcu münafıklar” diye yapılan uyarılar dar dairenin içinde kalıyordu. Üstelik Müslümanlar’ın o günlerdeki mevcut siyasi sisteme karşı bir aidiyet duygusu da olmadığı için Fetullahçılar’ın devlete sızmasını kimse umursamıyordu. 1995 senesinde ben 21 yaşındayken Kadir Mısıroğlu, Fetullah Gülen tehlikesine dikkat çektiğinde bizim mahallenin abileri arasında büyük olay olmuştu. Ben o zamanlar çay dağıtan ve oturup dinleyen bir genç olarak, dönemin büyük abilerinin arasında yaşanan Fetullah Gülen tartışmalarından birinde geçen şu konuşmayı dün gibi hatırlarım.
Kitapçı Fikret olarak tanınan Fikret Ağbay Ağabeyimiz’in şöyle bir konuşması olmuştu:
“Fetullah Gülen devlete sızıyor diyorsunuz da sızdığı devlet bizim değil ki, gâvurun devleti. Gâvur gelsin kendi devletini müdafaa etsin. Bana eziyet eden zalim devleti, başka bir zalimin saldırısından ben mi koruyacağım, çekilin aradan iki zalim yesin birbirini. Niye ikisiyle savaşalım? Girsinler birbirine sonunda kim hayatta kalırsa onun gırtlağına çökeriz…” Allah rahmet eylesin 2008 yılında vefat eden Fikret Ağabey öldüğü güne kadar hep bunu savunmuştu.
Aradan yıllar geçti ve FETÖ mücadelesinde en derin neşteri vurup “Ne pahası olursa olsun” diyerek asıl mücadeleyi başlatan Recep Tayyip Erdoğan oldu. Daha ilk günden beri mücadeleyi hep olayların adını doğru koyarak vermeye başladı. Erdoğan, katıldığı bir TV programında 24 TV’de bir programın o dönemin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu’na, “Korkma, terör de” demişti. Adını doğru koymaya çalışmıştı.
Yazının başlığındaki “FETÖ mücadelesi ne zaman sona erecek” sorusu aslında bu meseleyi hâlâ anlamadığımızın işareti işte. En az 10 yıl sürmesi gerekiyor, en az. Mesele sadece sayıları on binler olan FETÖ militanlarını açığa almak ya da hapse atmak değil, bu meselenin en küçük tarafı. Bu savaş doğru tanımlanmadığı için herkesin ağzında “Hani, ne oldu, hâlâ bitmedi mi, ne zaman bitecek” lafları var haklı olarak. Yarın sabah kalktığımızda bitmiş olmayacak, haftaya da bitmeyecek, seneye de… Daha uzun yıllar sürecek hem de çok uzun yıllar. Fetullah Gülen ölse bile sürecek, bütün Fetullahçılar toplu intihar etse de sürecek. Çünkü bu savaş Türkiye’nin bağımsızlık savaşı ve Fetullahçı hainler karşı cephenin en ucuz, en beceriksiz askerleri…