Fas Başbakanı Sadeddin El-Osmani, geçenlerde yaptığı açıklamada bazı ülkeleri Fas’ın güvenliğine ve milli çıkarlarına zarar vermeye çalışmakla suçladı.
El-Osmani, ismini açıklamadığı söz konusu ülkelerin Fas’taki huzur ve istikrarı kıskandıklarını söyledi.
Fas Başbakanı kimi suçladığını açıkça belirtmese de sözleri yaşanan gelişmelerle birlikte okununca eleştiri oklarının adresi rahatlıkla görülebilir.
Son dönemde Fas’la ilgili medyaya yansıyan haberleri hatırlayalım.
Suudi Arabistan’ı fiilen yöneten Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, Kaşıkçı cinayetinin ardından çıktığı ilk yurt dışı turunda Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır, Tunus, Arjantin, Moritanya ve Cezayir’i ziyaret ederken Fas’ı es geçti.
Cinayet sonrası Rabat’tan Riyad’a herhangi bir destek mesajı gitmemişti.
2026 Dünya Kupası’na ev sahipliği için yapılan oylamada Suudi Arabistan, Arap ülkesi olan Fas yerine ABD-Meksika-Kanada ortaklığını destekledi.
Yakın zamana kadar, Suudi Arabistan öncülüğünde Yemen’e askeri müdahalede bulunan koalisyona destek veren ülkelerden biri de Fas idi.
Geçtiğimiz günlerde Rabat’ın Yemen’de koalisyon güçlerine verdiği desteği “insani gerekçelerle” geri çektiği açıklandı.
Associated Press ajansına konuşan Faslı bir hükümet yetkilisi, Rabat’ın artık Yemen’de Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun askeri faaliyetlerine ve bakan düzeyindeki toplantılara katılmadığını söyledi.
Dubai’den yayın yapan Suudi Arabistan El-Arabiya kanalı, Fas’ın gayet hassas olduğu Batı Sahra sorunuyla ilgili bir belgesel yayınladı.
Belgeselde Fas, Batı Sahra’yı işgal altında tutmakla itham edildi.
Toprak bütünlüğünü hedef alan belgeselin ardından Fas’ın Suudi Arabistan ve BAE’deki büyükelçilerini geri çağırdığı haberleri yayınlandı.
Fas’ın Riyad Büyükelçisi Mustafa El-Mansuri 8 Şubat’ta yaptığı açıklamada, istişare için ülkesi tarafından geri çağrıldığını söyledi.
Fakat bu iddia Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita tarafından yalanlandı.
Burita, ülkesinin Abu Dhabi ve Riyad büyükelçilerini geri çağırdığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını, büyükelçilerin Körfez’deki dönüşümlerin görüşüldüğü rutin toplantılar için Fas’a geldiğini öne sürdü.
Fas Dışişleri Bakanı, büyükelçilerin geri çağrılmadığını söylese de ortada bir kriz olduğu gerçek.
Bu krizin başlıca sebebi, Suudi Arabistan’ın ikili ilişkilere yaklaşımında gizli.
Riyad, Fas’ın da Bahreyn gibi kendi ekseninde hareket etmesini ve dış politika savrulmalarında -doğru veya yanlış olduğunu sorgulamadan- peşine takılmasını istiyor.
Dolayısıyla Fas’ın Katar krizinde tarafsız kalmasını hazmedemiyor.
Riyad’ın Ürdün ve Kuveyt ile yaşadığı gerginliğin sebebi de aynı.
Çünkü Suudi Arabistan, tarafsızlıklarını korumak isteyen her iki ülkeye de benzer şekilde baskı uyguluyor.
Söz konusu ülkelerin kendisine borçlu olduklarını ve kriz anında yanında yer almayarak “dostluğuna ihanet ettiklerini” düşünüyor.
Suudi Arabistan’la birlikte hareket eden ülkelerden BAE, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı doğrudan yönlendirdiği için bu konuda Riyad’la kriz yaşamıyor.
Körfez’in minicik ülkesi Bahreyn ise kelimenin tam anlamıyla Suudi Arabistan’a göbekten bağlı.
Bu iki ülkenin dışında, darbeye verdiği finansal destek ve ekonomik çıkarlar sebebiyle Riyad’la yakın ilişkiler içinde olan Mısır’ın dahi tamamen Suudi Arabistan ekseninde hareket ettiği söylenemez.
Kahire’nin Doha’yla ilişkilerini kesmesinin sebebi, Riyad’ı memnun etme çabasından çok Katar’ın darbe karşıtlığıyla ilgili.
Katar, Mısır’daki askeri darbeye karşı tavır almasaydı, Kahire de Amman, Kuveyt ve Rabat gibi krizde tarafsız kalmayı tercih ederdi.
Çünkü hiçbir ülke dış politikasının ve diğer ülkelerle ilişkilerinin tamamen bir başka ülke tarafından belirlenmesine razı olmaz.