Komşumuz Irak’ta yaşanan krizin ve tüm bölgeyi etkileyebilecek sıcak gelişmelerin Ankara tarafından yakından takip edildiğinden herhangi bir şüphemiz yok.
Dışişleri Bakanlığı önceki gün taraflara sağduyu ve itidal çağrısı yaptığı açıklamada, “siyasi belirsizliğin biran evvel giderilmesi ve Irak halkının beklentisi temelinde kapsayıcı, temsil kuvveti güçlü bir hükümetin daha fazla zaman geçirmeden kurulması” temennisini dile getirdi.
Fakat mevcut koşullarda bu temenninin gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyor.
Şu an için komşuda elde edilebilecek en iyi sonuç, gerginliğin daha da yükselmesini ve ülkenin yeniden bir şiddet sarmalına girmesini önlemek olacak.
Irak’ta işgal sonrası ülkeyi bir yıldan fazla yöneten Geçici Koalisyon Yönetimi Başkanı Paul Bremer tarafından kurulan sistem değişmedikçe krizin biri bitse diğeri patlak verir.
Taraftarlarını sokağa dökerek ve parlamentoyu işgal ederek Irak denkleminde göz ardı edilemeyecek bir aktör olduğunu gösteren Mukteda es-Sadr da anayasa ve sistem değişikliği gerektiğinden söz etmeye başladı.
Fakat Şii liderin nasıl bir sistem talep ettiği henüz net değil.
Ayrıca Irak’ta tarafların yeni bir sistem üzerinde anlaşıp mevcut sistemi değiştirebilmeleri de neredeyse imkansız.
Kısacası komşu ülkede tünelin ucunda henüz ışık görünmüyor.
Irak’ın bir daha istikrara kavuşamaması ve halihazırda yaşanan siyasi krizin derinleşerek bölgeyi tehdit eder hale gelmesi uzak bir ihtimal değil.
Şu an ülke siyasetini domine ediyor görünen Mukteda es-Sadr’ın da babası gibi bir suikasta kurban gidebileceği konuşuluyor.
Nuri el-Maliki’nin yeni bir ses kaydı internete sızdı ve eski başbakan o kayıtta yandaşlarına seslenerek Sadr grubuyla savaşın devam ettiğini söylüyor.
Irak’ta işgal sonrası büyük güç elde eden ve silahlı milis gruplarına sahip olan savaş baronlarının güçlerini ve çıkarlarını korumak için -iç savaşla ülkeyi yakıp yıkmak dahil- her şeyi yapmaya hazır oldukları unutulmamalı.
Fetih Koalisyonu Başkanı Hadi el-Amiri, “büyük bir fitne tehlikesi” olduğunu ifade ederek tarafları itidale ve diyaloga davet etti.
Sadr grubu ise Hadi el-Amiri’nin çağrısını “Fetih Koalisyonu Koordinasyon Çerçevesi’nden ayrılırsa ve Nuri el-Maliki’nin açıklamalarını kınarsa kabul edebileceklerini” açıkladı.
Yani Mukteda es-Sadr, Nuri el-Maliki’yle ve bir numaralı düşmanı haline gelen eski başbakanın içinde bulunduğu her grupla diyaloga kapalı.
Ankara’nın arzusu, Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında da belirtildiği gibi, Bağdat’ta kurulacak “kapsayıcı ve temsil kuvveti güçlü bir hükümet” ile çalışmak.
Bununla birlikte her ihtimale karşı milli güvenliğimizi, çıkarlarımızı ve dostlarımızı korumak için farklı planlarımız olmalı.
Irak’ın ihmal edilemeyeceğini ve Türkiye’ye karşı nasıl silah olarak kullanılabileceğini Duhok’taki kanlı provokasyondan sonra gayet net bir şekilde gördük.
Dünyanın birçok bölgesinde sıcak çatışma ve savaş ihtimalleri yükseliyor.
Devlet otoritesinin kaybolduğu yerlerde o otorite bir daha kurulamayabilir ve muhatap alınacak güçlü bir hükümet bulunamayabilir.
Ülkeler parçalanıp sınırlar değişebilir.
Hazırlıksız yakalanılan durumlarda aceleyle alınacak yanlış kararların sonuçları Türkiye için felaket olur.