Eğer şu âdem denizinde sende hakkı ile şükredenlerdensen dostum, bilesin ki sende niçin yaşadığının farkında olanlardansın… Çünkü bu devirde şükür, kişisel memnuniyetimizin en önemli göstergesidir. Esasen en kıymetli olan şükür, nimeti değil bilakis o nimeti vereni görmektir. Varlık âleminin sayısız nimetlerini önümüze seren âlemlerin Rabbine sonsuz kere teşekkür etmektir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de ‘’Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.”buyurmuştur.
Biz dünyalılar için zenginlikte fakirlikte Allah’ın elindedir. Bizler normal olarak rızkımızı temin etmek için çalışırken, Allah dilerse bizi zengin kılabilir. Aynı şekilde biz zengin olmak için çalışırken, Allah bizi fakirlikle de imtihan edebilir. Bunun birçok kez örneğine çevremizde şahit olmuşuzdur. Lakin benim dikkatimi çeken şey şu yitik cennetimizde ‘’Fakirler şükrediyor, zenginler ise küfür ediyor.! ’’ Bakar mısınız Allah aşkına düştüğümüz şu komik ve ibretlik duruma.! Adam asgari ücret alıyor ya da biraz fazlasını, kendisine bu nimetleri verene ve vesile olana her daim şükrediyor, diğer taraftan bir eli yağda diğer eli balda olan zırtapozlarda isyan ediyor.! Beyinleri bacak arasında olan bu figürlere inanın Allah hidayet versin demekten başka bir şey gelmiyor dilimin ucuna… Kıymetli dostlar, bunların hal-i pür melalini ifade etmek için hani öyle çok uzağa gitmemize gerek yok.! Bundan 20 sene önceye eski Türkiye’ye üç beş konu başlığına bakmamız bile zaten yeterli olacaktır.
Sıradan bir vatandaşın ev sahibi olması için inanın bir mucizenin gerçekleşmesi gerekiyordu..
Hele arabayı hayal etmek onlar için günah gibi bir şeydi..
Tavuk lüks, muz ise ulaşılmaz bir şeydi..
Bir çift ayakkabıyı en az üç sene giymez isen adamı döverlerdi..
Tatil deyince herkesin aklına doğup büyüdüğü, kuzuların meleştiği köyü gelirdi.
Uçak mı? O da üzerimizden geçer iken el salladığımız kocaman bir cisimdi..
Kablolu telefon sahibi olmak mı istiyorsun? O zaman ya muhtar olacaktın ya da tüccar…
Peki ya şimdi? ‘’Yurdumun kavruk yüzlü güzel insanları evinin birinde oturuyor diğerini de kiraya veriyor. Binaların önünde araç park edecek yer kalmadı herkes birbiri ile kavga ediyor. Tavuğun yüzüne bakan yok, muzunda diğer meyvelerden bir farkı… Ayakkabılıklarda yer kalmadı, çorap değiştirir gibi ayakkabı değiştiriyoruz. Yaz geldi mi, tatile denize gitmeyene artık binada iyi gözle bakmıyorlar. Artık halk otobüsüne biner gibi cümbür cemaat uçağa biniyoruz. Ev ahalisinin elindeki akıllı telefonları satsak Allah var iyi kötü ikinci el bir araba daha alırız…’’
Tabi bu örnekler bazıları için fantastik gelebilir. Hani bugüne kadar tüm kazanımlarımızı sıralamaya kalksam zaten buna bu köşe yazısının yüreği de dayanmaz.! Kitap yazsam sanırım ancak anlatırım…
Yani demem o ki; Her ne kadar yeni jenerasyon sanki yüzyıllardır bu düzen böyle gidiyor zannetse de dünün gelir seviyesi düşük olan birçok insan her şeyin farkında ve bugün elindekiler ile çok mutlu… Bir taraftan Allah’a şükür ederlerken diğer taraftan da kazanımlarına vesile olanlara yaşlı gözlerle sürekli dua ediyorlar. Sorun esasen tüm enerjimizi alan, iflah olmaz, tuzu kuru şu besmelesizler var ya ha işte onlarda… Aman Allah’ım dün olduğu gibi bugünde isyanın biri bin para.! Sevimsiz şeyler, sürekli nankörlük edip daha fazlasını istiyorlar.
Oysa bilmiyorlar ki nankörlük, insanları Allah’ın yolundan saptırma çabasındaki şeytanın en önemli tuzaklarından biridir. Şeytanın yaklaşımı ile alakalı olarak Kuran’da “ Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.” (Araf suresi 17) ayetinde belirtildiği gibi şeytan, insanların şükretmelerine engel olmak için elinden gelen ne varsa yapar. Tarih boyunca iman etmeyen, ya da zayıf imanlı olan kişiler, şeytanın bu tuzağına düşerek nankörlük içinde kendilerine bahşedilen ömürlerini heba etmişlerdir.
Nitekim Yüce Mevla’mız yine Kuran-ı Kerim’de ‘’Andolsun şükrederseniz elbette sizlere nimetlerimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” Buyurarak bizleri açıkça uyarmıştır.
Demem o ki kıymetli dostlar; Nefeslerimizin sayılı olduğu hayat denen bu şölende, vicdanların hızla karartılmaya çalışıldığı bu devirde, elimizi vicdanımıza koyup halimize ve Rabbimize sonsuz kere şükredelim. Mumyalaşmış kafalara inat, bizlerin bu nimetlere ulaşmasına vesile olan, gece gündüz var gücü ile çalışan, Erdoğan’ın kıymetini bilip, Özal’ı da rahmetle yâd edelim.
Allah’a emanet.