İş dünyasında bulunan bütün kurum, kuruluş ve kişilerin en çok yakındığı konulardan biridir faiz.
Bu yüzden iş insanları ve kurumlarının faizin olmadığı bir ekonomik yapılanma için yapması gereken bazı davranışlar olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
Öncelikle tüm taraflar faizsizlik prensibi çerçevesinde konuya yaklaşması sonrasında ise uygulanması gereken metotları tatbik etmesi yönünde aksiyon almalıdır.
İş hayatında faizin en fazla ortaya çıktığı yerlerden birincisi vadesi geldiğinde ödenmeyen borcun sonradan ödenmesinde ortaya çıkan faiz diğeri ise satılan malın veya hizmetin vadeli satılmasında ortaya çıkan birçoğunun vade farkı diyerek faiz terimini örtmeye çalıştığı noktadır.
Sırasıyla konulara değindiğimizde birinci nokta da eğer bir şirket veya kişi vadesi geldiğinde borcunu ödeyemiyorsa o borç o gün ki piyasada oluşmuş olan altın fiyatından borç altın cinsine çevrilerek faiz den kurtulunmuş olur.
Burada gerek borçluyu gerekse de alacaklıyı düşünmek faizsizlik prensibinin olmazsa olmaz bir yaklaşımıdır.
Bunu şöyle düşünürsek konu çok daha iyi anlaşılmış olacaktır. Örneğin bir iş insanının 31.01.2019 tarihinde ödemesi gereken 20.000 TL tutarında bir çeki var.
Fakat çek o tarihte ödenemiyor ve o gün altının gram fiyatı 200 TL olarak düşünelim.
Yani çekin alacaklısı o çek o gün ödenseydi onun karşılığında 100 gram altın alacaktı.
Dolayısıyla borçlunun alacaklıyı alacağını geç tahsil edeceği için herhangi bir zarara uğratma hakkı olmadığı için o gün itibariyle borçlunun borcu 100 gram altın olarak baz alınırsa faiz ortadan kalkmış olur.
Sonrasında alacaklı rızasıyla borçluya 30 günlük süre tanırsa borçlu da 30 gün sonrasında 100 gram altın karşılığı ne ise o tutarda ödemesini alacaklıya takdim eder.
Geçen sürede altının gram fiyatının düşme ihtimali de vardır çıkma ihtimali de vardır ama asıl olan faizden kaçınmaktır. Bu anlamda altının gram fiyatı ne borçluyu ne de alacaklıyı ilgilendirmemelidir.
Çünkü alacaklı tanıdığı zaman sonunda 100 gram altını alacak borçlu ise tanınan sürenin sona erdiği zamanda 100 gram altını ödeyecektir. Asıl önemli olan Allah ın rızasına uygun iş yapabilmektir.
Burada her iki tarafa da düşen yükümlülükler vardır. Alacaklıya düşen yükümlülük borçluya süre tanıması ve beklemesidir. Borçluya düşen yükümlülük ise tanınan süre sonunda borcu mutlaka ama mutlaka ödemesidir.
İkinci nokta ise ürün veya hizmetin vadeli satımında uygulanan vade farkı ya da diğer adıyla faizden kurtulabilmek adına satıcı fiyat verirken piyasada ki faiz oranını baz alarak kesinlikle vadeli fiyat vermemelidir.
Satıcı fiyatını kendi borç alacak dengesine uygun olarak peşin fiyatımız 5 TL vadeli fiyatımız 5.20 TL diyerek verebilir ve vade olarak ise 120 güne kadar vade alabiliyoruz diyebilir.
Ama aynı satıcı müşterisinin vadeyi 150 güne çıkarmak istemesi durumunda fiyatını değiştirirse işte orada vade farkı veya faiz uygulamış olur ki faizsiz bir ekonomik modelde bu durum yoktur.
Satış şartları baştan belirlenir ufak tefek vade uzamalarında ise karşılıklı pozitif yaklaşımla konu çok rahat çözüme kavuşturulur.
Burada da satıcıya düşen vade uzaması durumunda fiyatı değiştirmemesi yükümlülüğü alıcıya düşen ise satıcının yaklaşımını kesinlikle istismar etmeden konuya yaklaşması yükümlülüğüdür.
Eğer biz iyiliğe niyet edersek pozitiflikle, kötülüğe Allah’ın rızasına uygun olmayan davranışlara niyet edersek negatiflikle karşılaşma olasılığımız yüksek olabilir.
Her şey niyet üzeredir…