“(Mallarını Allah’ın rızasını kazanma arzusuyla harcamak yerine) tefecilik yapıp servetlerine servet katanlar, (kazanç hırsından dolayı) âdeta şeytan çarpmış/delirmiş gibi hareket ederler. Nitekim onlar, “Ha alışveriş, ha tefecilik; sonuçta ikisi de birer kazanç kapısı!” derler. Oysa Allah alışverişi helâl, tefeciliği haram kılmıştır. Arktık kime (tefecilikten vazgeçme hususunda) Rabbinin emri ulaşır ve o da bu emir gereğince tefecilikten vazgeçerse, geçmişte bu yolla kazandıkları kendisine kalır. Tövbesinden dolayı mükâfatı da Allah’a aittir. Ama her kim vazgeçmeyip tefeciliğe devam ederse, işte böyleleri cehennemlik olacak ve orada temelli kalacaklardır.
Allah tefecilikle elde edilen kazançta bet bereket bırakmaz; buna mukabil zekât ve sadakaları malın/kazancın bereketlenmesine vesile kılar. (Bilin ki) Allah, (tefeciliği helâl saymak suretiyle) kâfirlik günahına batanları sevmez.
İman edip imanlarına yaraşır güzellikte işler yapan, namazı hakkıyla kılıp zekâtı veren kimseler Allah katında büyük mükâfata nail olacaktır. Üstelik onlar için ne ahirette azap korkusu ne de dünyada bırakılan güzel şeyler adına hüzün söz konusu olacaktır.
Ey Müminler! Allah’ın emirlerine itaatsizlikten sakının. Mademki müminsiniz, o hâlde tefecilikten kalan alacaklarınızdan vazgeçin.
Böyle yapmadığınız, tefecilikten vazgeçmediğiniz takdirde bilin ki Allah ve Elçisi tarafından size savaş açılmıştır. Eğer tövbe edip tefecilikten vazgeçerseniz, anaparanız sizindir. Böylece ne siz haksız yere başkasının malını ne de başkası sizin malınızı almış olur.” (Bakara 2:275-279). (1).
Allah Teala’nın yüce emirlerini en iyi şekilde hayata tatbik eden ve insanlığa ‘en güzel örnek’ olan Rasûlullah (s), Veda Haccında faizin kıyamete kadar yasaklandığını şu şekilde insanlığa duyurmuştu:
“Cahiliyeye ait her şey ayaklarımın altındadır… İyi bilin ki cahiliye dönemi faizi kesinlikle kaldırılmıştır! İlk kaldırdığım faiz de (amcam) Abbas b. Abdulmuttalib’in faizidir. Anaparalarınız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” (Müslim, Hac 147; İbn-i Mâce, Menâsik 84, Ebu Davud, Buyû 5).
Bir gün Allah Rasûlu (s) “Helâk edici yedi şeyden kaçınınız!” buyurdular. Yanında bulunun sahâbîler; “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu yedi şey nedir?” diye sorunca şöyle cevap verdiler:
“Allah’a şirk koşmak, sihir yapmak, hukukun gerektirdiği dışında Allah’ın (zarar vermeyi) yasakladığı bir cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, (düşmanla karşılaşınca) savaştan kaçmak, zinadan uzak duran ve hiçbir şeyden haberi olmayan mümin kadınlara zina iftirasında bulunmak.” (Buhârî, Vesâyâ 23). (2).
İnsanlığın çok çeşitli ve çok boyutlu sorunlar yaşamasında belirleyici bir etkiye sahip olan faiz illetini konu alan ve bu yıl beşincisi düzenlenen İslam İktisadı Atölyesi’ne yurtiçinden ve yurtdışından tebliğci ya da müzakereci sıfatıyla katılan elliyi aşkın akademisyenin (3), mevcut faizli sistemin iktisadi, siyasi ve sosyal alanlarda ne tür sorunlara yol açtığına ilişkin tespitlerini ve çözüm önerileri özetleyen “5. İslam İktisadı Atölyesi Sonuç Bildirgesi”ne dikkatinizi çekmekte yarar görüyorum:
İktisadi problemlerin temelinde faizin yattığını görebilmek
“İslam İktisadı Araştırma Merkezi’nin (İKAM) düzenlediği 5. İslam İktisadı Atölyesi, 31 Mart-2 Nisan 2017 tarihlerinde “İslam İktisadı Perspektifinden Faiz” başlığı ile Sakarya Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir. İlmi Etüdler Derneği (İLEM), Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD), İslam Ekonomisi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSEFAM) işbirliğiyle düzenlenen atölyede bu sene günümüz iktisadi problemlerinin kaynağı olarak faiz konusu detaylı bir biçimde tartışılmıştır. Üç gün boyunca sunulan tebliğler, yapılan değerlendirmeler ve tartışmalar çerçevesinde aşağıdaki konulara kamuoyunun dikkatinin çekilmesi ve bu hususta gerekli uygulamaların geliştirilmesi çağrısında bulunulmasına karar verilmiştir:
Faiz tüm din ve inanışlarda yasaklanmış ve faizin zararlarına vurgu yapılmıştır. Bu çerçevede faizin sadece sorunlu rutin bir iktisadi uygulama olarak görülmeyip bir hastalık olarak teşhisi önem arz etmektedir. Zira faiz tüm ekonomik problemlerin merkezinde yer almakta olup bu sorunun çözülmesi iktisadi pek çok sıkıntının esaslı bir biçimde aşılmasına katkı sağlayacaktır. Bu nedenle faizin sadece azaltılması değil tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik adımlar atılması gerekmektedir.
Modern kapitalist ekonomi içinde sermaye ve servetin belirli ellerde toplanmasını sağlayan temel etken faizdir. Böylece faiz iktisadi eşitsizliğin ve sosyal adaletsizliğin temel sebeplerinden birisi haline gelmektedir. Faiz oranlarındaki her yükseliş en zenginleri daha zengin ederken, merkez bankaları tarafından zaman zaman uygulanan düşük faiz uygulamaları da temelde sermayedar kesimin kamu kaynaklı kredileri daha fazla kullanması ile neticelenmektedir. Faizli bir sistemde sosyal adaleti faiz oranları üzerinden sağlamak imkânsızdır. Dolayısıyla sosyal eşitsizlik faizli bir sistemin yol açtığı en temel problemler arasında yer almaktadır.
Son yıllarda yapılan birçok araştırmada faizin iktisadi büyüme üzerinde olumsuz etkileri olduğu ortaya konmuştur. Faiz üretken kaynakların reel ekonomiye aktarılmasını etkilemekte ve bu bağlamda iktisadi kalkınma üzerinde olumsuz tesirler oluşturmaktadır. Böylece eldeki kaynakların tam ve verimli kullanımı önünde engel olan faiz, ekonomideki gelişmeyi durdurmaktadır. Faize dayalı bir finansal sistemden faizsiz bir sisteme geçmek, paranın pozitif bir getirisi olmayacağı için ekonomideki reel dengelerin daha sağlıklı bir hale gelmesine sebep olacaktır.
İslam iktisadının ekonomi bilimine en önemli katkılarından birisi faizsiz bir iktisadi sistem oluşturmasıdır. Bu katkının günümüz şartları içinde geliştirilerek evrensel bir sisteme dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu nedenle İslam iktisadı araştırmacılarının faizi dinî saik ve argümanlarla reddetmenin ötesine geçip iktisadi olarak açıklanmış ve temellendirilmiş yeni bir faizsiz sistemi inşa etmeleri gerekmektedir.
Genel olarak İslam ekonomisi çalışmalarında, özelde ise faiz konusunda Osmanlı başta olmak üzere Müslüman toplumların tarihî tecrübesinden hem teorik hem de pratik olarak istifade edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde fikrî derinliği sağlamak mümkün olmayacaktır. Bu durum günümüzde önemli bir sömürü aracı olan faiz ile ilgili çözüm arayışlarını tıkayacaktır. Bu nedenle tarihî tecrübe ve birikime önem verilmesi gerekmektedir.
Dünyada finans alanında ortaya çıkan krizlerin en önemli nedeni faizdir. Bu durum birçok uzman tarafından dile getirilmekte ve alternatif çözümler aranmaktadır. Ancak bu çözümler de vahiyden beslenmedikleri için yeni başka sorunlara yol açmaktadırlar. Tam da bu noktada Müslümanların dünyaya sunabilecekleri çok önemli katkılar bulunmaktadır. Bu alanda yapılacak çalışmaların teorik bir derinlikle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Finans sisteminde faizsiz uygulamaların alanının genişletilmesi ve kooperatif bankacılığı, gayrimenkul sertifikaları, dayanışma ve yardımlaşma sandıkları, mikro finans ve kitle fonlaması gibi yeni uygulamaların önünün mevzuatta açılması gerekmektedir. Bu uygulamalar yoksulluğun azaltılması ve ihtiyaçların karşılanması noktasında, İslam iktisadı çerçevesinde teorik boyutta ele alınan değişik finans modellerinin faizsiz bir temelde pratikte uygulaması anlamına gelecektir. Bu modellerin uygulanması ile elde edilecek olumlu neticeler İslam’ın insanlığın ekonomik ve sosyal anlamda nasıl daha insanca bir hayat teklifinde bulunduğunu gözler önüne serecektir.
Toplumun her kesiminde faiz hassasiyetinin oluşturulması bir zorunluluk arz etmektedir. Özellikle insanları zorunlu olarak faizli banka sistemi içine çeken uygulamaların sonlandırılması önemli bir adım olacaktır. Bu çerçevede faizi özendirici reklam ve uygulamaların azaltılması kadar faizsiz modeli özendirici olanların da arttırılması gerekmektedir. Ayrıca finansal okuryazarlığın faiz farkındalığı yönüyle geliştirilmesi, bu husustaki eğitim çalışmalarının derinleştirilmesi lazımdır.
Günümüzde başta kamu kurumları çalışanları olmak üzere çalışanlar maaşlarını alacakları bankaları kendileri tercih edememekte, kişiler kurumlarının promosyon karşılığında anlaştıkları bankalarla çalışmak zorunda kalmaktadırlar. İnsanları zorunluluk altında bırakarak faizli banka sistemine çeken bu tür uygulamaların sonlandırılması, faizsiz bir ekonomik sistemin oluşturulmasında önemli bir adım olacaktır. Bu çerçevede kamu sektörü başta olmak üzere çalışanların banka promosyonları ile ilgili bir düzenleme yapılarak kişilerin maaşlarını kendi istedikleri bankalardan alma tercihlerinin sağlanmasına yönelik bir düzenleme yapılması önem arz etmektedir. Böylece hem katılım bankalarının müşteri ve mevduat oranları artırılacak hem de faizsiz bir ekonomik sistemin oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlanacaktır.
Faizsiz bir bankacılık modeli için katılım bankacılığının geliştirilmesi önem arz etmektedir. Dolayısıyla bu sektör temsilcilerinin bilgilendirme ve halkla ilişkilere yönelik faaliyetlerine daha fazla önem vererek kendi fark ve uygulamalarını halka anlatmada yaygın iletişim araçlarını da kullanarak daha aktif bir rol üstlenmesi gerekmektedir.
Faizsiz uygulamaların geliştirilmesi için katılım bankalarının araştırma ve uygulama önerilerini daha fazla desteklemesi gerekmektedir. Bu doğrultuda İslam iktisadı alanındaki yeni araştırma ve modelleme çalışmalarının ivedilikle başlatılması elzemdir.
Günümüz koşullarından ötürü faiz konusunda zorunlu olarak geliştirilen bazı ara çözümlerin kalıcı uygulamalar olarak görülmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda İslam’ın temel esaslarına göre sürekli bir iyileştirme siyasetinin takip edilmesi icap etmektedir.
Günümüzde her ne kadar İslami bankacılığın finans sektöründe sahip olduğu pay hem dünyada hem de Türkiye’de artış gösterse de bunun oranı oldukça düşüktür. Bunda birçok faktörün rolü olmakla beraber faiz hassasiyetinden kâr odaklı bir anlayışa doğru evrilmenin önemli bir etkisi olduğu açıktır. Bunun bir tezahürü olarak özellikle Türkiye’de kurulan faizsiz bankalarda ülkemiz kaynaklı yerleşik pay sahiplerinin oranının oldukça düşük olması dikkat çekmektedir.
Katılım bankalarının borç finansmanına dayalı işlemleri politika faizlerinden olumsuz yönde etkilenirken, bu yöntemle birlikte faiz oranlarındaki değişimlerin reel ekonomiye yansıtıldığı gözlemlenmiştir. Bu durum faiz hassasiyeti açısından çeşitli sorunlar barındırmaktadır. Buna bağlı olarak borç finansmanı yerine kâr-zarar ortaklığına dayalı işlemlerin oranının arttırılması bu etkiyi azaltacaktır.
Kamunun katılım bankacılığı alanına yatırım yapmış olması ve bazı İslami yatırım enstrümanlarını kullanması halkın İslam iktisadına yönelik algısını olumlu yönde etkilemektedir. Bu bakımdan kamunun uygulama alanlarının genişletilmesi önemli bir gelişme olarak görülmektedir.
Daha adil ve verimli bir piyasa düzeni ve buna bağlı olarak iktisadi büyüme için hayırsever davranış önemlidir. Faiz temelli ve aşırı borçlanmaya dayalı finansal sistem ekonomik krizlerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla hayırseverliği teşvik edecek kamu ve özel sektör uygulama ve mevzuatının geliştirilmesi önemlidir.
Genel olarak dünyada özelde ise Türkiye’de İslam iktisadına yönelik artan bir ilgi ve beklenti söz konusudur. İslam iktisadı alanının bu ilgi ve beklentiyi karşılayacak şekilde teori ve uygulamada genişletilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir.
31 Mart-2 Nisan 2017 tarihlerinde Sakarya’da gerçekleştirilen 5. İslam İktisadı Atölyesi’ni tertip eden, katılan ve katkı yapan ilim adamları, uzmanlar ve sivil toplum temsilcileri günümüzde dünyada ve özellikle Müslüman ülkelerde yaşanan iktisadi problemlerin temelinde faizin bulunduğunu dile getirmekte ve faizsiz bir ekonomiye geçişin tüm insanlığa saadet getireceğini ilan etmekte; yöneticileri, karar alıcıları, uygulayıcıları ve ilim adamlarını bu sese kulak vermeye çağırmaktadırlar.” (4).
Tüketicilerin, aydınların, özellikle gönüllü kuruluşlar ile yerel ve merkezi yönetimlerde görevli karar alıcıların bu çağrıya cevap vermesi temennisiyle…
Kaynaklar:
Mustafa Öztürk; Kur’an-ı Kerim Meali: Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2016, s.82.Hadislerle İslam, Diyanet İşleri Başkanlığı, 1. Baskı, 7 cilt, Ankara 2014, c.5, s.167-178., 2 Nisan 2017.
, 2 Nisan 2017.