Son dönemlerde sizin de etrafınızda sürekli mızmızlanan tipler çoğaldı mı, yoksa bana mı öyle geliyor acaba…? Hani şu hiçbir şeyden memnun olmayan ve hemen hemen istisnasız her durumdan şikayetçi olan, yaşam enerjimizi sömüren arıza tiplerden bahsediyorum…Yahu adamlar, hani bir şeyler ters gitse ya da birileri bir hata yapsa da bende üzerine çöreklensem diye adeta hazır kıta bekliyorlar ya, inanın ifrit oluyorum…
Sanırım bu bir hastalık olsa gerek “şikâyet etme hastalığı…” Allah şahit ilacı yok bunların.! Çünkü bu kötü hastalığa yakalananlar maalesef hiçbir şeyden memnun olmazlar ve sürekli her şeyden şikâyet ederler… Akan sudan, esen rüzgârdan, konusundan, komşusundan, trafikten, işinden gücünden, üften püften, hemen hemen her şeyden şikayetçi olurlar…Çünkü artık ‘’kronik şikâyetçi’’ pozisyonuna terfi etmişlerdir bunlar.! Sadece kendilerine olsa zehirleri, etrafındaki kişilerin de keyfini kaçırır mutsuz ederler, enerjilerini düşürüp içlerini karartırlar. Sürekli bardağın boş tarafını gören bu tiplerle başa çıkmak hiç ama hiç kolay değildir.!
Düzenli olarak herkesten ve her şeyden şikâyet eden kişilerin aslında hayatı, daha doğrusu yaşam kalitesi fena halde bozulmuştur. Bu durumun asıl sebebi kişilerin ‘’tamamen karamsar tutumları ve bütün olumsuz şeylerin kendilerinin başına geleceği’’ inancıdır. Hayatı boyunca her şeyden şikâyet etmeyi huy haline getirmiş olan bu kronik arızaların sıkıntısı bir taraftan da bencillikle de ilintilidir. Bu tipler her şeyden şikâyet ederler, lakin değiştirmek için zinhar bir şey de yapmazlar. Sürekli bahaneleri vardır ve durmadan birilerini suçlarlar. Hemen hemen her şeye bir kulp takarlar. Kendilerine olan güvenleri yok denecek kadar azdır. Eksik özgüven tavırlarının asıl sebebidir.
Oysa hayata pozitif bakabilmek ve her ne olursa olsun ye’se düşmemek ve bunu da hayat tarzı haline getirebilmek çok ama çok önemlidir. Ve her şeye hayır nispetinde bakan, şerde bile hayır arayan kişiler için hayat ne kadar da kolaydır…
Ülkemizdeki meşhur kronik arızaları yeniden bir hatırlayalım mı?
Biliyorsunuz bu şikâyet etme hususunda dünya genelinde nam yapmış olan Ana Muhalefet Partisinin Genel Müdürünün eline kimse su dökemez.! Bu konuda onun hakkını pek tabi ki vermemiz gerekir.! Hemen hemen her konuda Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurmayı alışkanlık haline getiren bu müflis müdürün, birçok kez soluğu Washington veya Brüksel’de aldığı artık herkes tarafından bilinmektedir. Geçmiş yıllarda kadim dostlarının gözüne girebilmek için ‘’Türkiye’de can güvenliği, mal güvenliği yok, kimse bu ülkeye gelmesin’’ demişliği bile olmuştu hatırladınız değil mi?
Türkiye’den firar ederek yurtdışına kaçan FETÖ’cü alçaklar da bu işi en iyi yapanlardandır. FETÖ ile mücadeleyi Batı’da manipüle etmek ve Avrupa’da diaspora oluşturmak için “Turkey purge” adlı bir site açmışlardı hatırladınız mı? Sitede Türkiye’yi BM ve AB kurumlarına şikâyet edebilecekleri linkleri sosyal medyada haşhaşi müritleri ile paylaşmışlardı. Bununla da yetinmeyip ABD’de faaliyet gösteren kurumlarından “Dayton Türk-Amerikan Toplumu”, üyelerinden ABD Kongre üyelerine “Türkiye aleyhtarı unsurlar içeren” bir mektup göndermelerini ve Türkiye’yi şikâyet etmelerini istemişlerdi…
Yine öte taraftan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar güçlü bir şekilde başta PKK olmak üzere tüm terörist unsurlarla mücadele eden hükümetimizden ‘’Kullanmış olduğumuz İHA ve SİHA lar ile artık teröristlerin nefes alışverişlerini ve hatta kol saatlerinin hangi marka olduğunu görebilecek kabiliyetteyiz’’ diyen Süleyman Soylu Bakanımızdan da şikayetçi olanlara ne demeli? Yada Hulusi Paşa’nın komutasında -30 derece dondurucu soğukta dağdaki ayrık otlarını temizlemeye çalışan Mehmetçiklerinden şikayetçi olanlara..?
Birde Türkiye’yi DAEŞ’e silah taşımakla suçlayıp MİT TIR’ları haberleri yapan gazeteci müsveddeleri de Kuzey Irak’taki DAEŞ, PKK ve PYD unsurlarından temizlenmesinden fena halde rahatsız olup şikayetçi olmuşlardı değil mi..?
OHAL Devletin terörle daha etkin biçimde mücadele edebilmesi için devreye sokuldu. OHAL’e karşı çıkıp şikayetçi olanlar da bilesiniz ki devletin terörle mücadelesinden rahatsız olanlardır..
Peki ya, Türkiye üzerinde birtakım gizli ve kirli emellerini gerçekleştirmek için 2010’yılından dan bu tarafa her yıl ekonomik kriz çıkacağını söyleyerek Kriz tellallığı yapan, Avrupa’da kapı kapı dolaşıp ‘’Artık Türkiye’de yatırım yapılamaz, büyüme sürdürülemez, ekonomik kriz kapıda’’ diye ciyaklayan siyasi simsarlara ne demeli? Şimdi de 2017’yi bıraktılar, 2018 için kaos ve ekonomik kriz senaryoları tekrar tedavüle sürdüler değil mi?
Neyin sahici sorun olduğunu, neyin dışarıdan başımıza örülen çorap olduğunu hamdolsun artık ilk bakışta anlıyoruz. İşte bu sebepten şikâyet edenlerin şikayetlerine, tuzak kuranların tuzaklarına asla itibar etmiyoruz. İki elimiz arkamızda ünlü halk ozanımız rahmetli Muhlis Akarsu’nun türküsü söyleyerek yolumuza devam ediyoruz…
Ey Sevdiğim Sana Şikâyetim Var
Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin
Ben De Bir İnsanım Bir De Canım Var
Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin
Hainsin Oy, Zalimsin Oy, Nedeyim Oy..