Hikâye edildiğine göre adamın biri zamanın birinde tek başına Allah’a ibadet etmek için çöle gitmiş ve onu çevreleyen dağlara çıkmış. Yamacı tırmanırken çıplak kayalarda kör bir karga görmüş. Kanadında da eski bir kırık varmış. Adam kuşun halini düşünerek oracıkta durakalmış. Şöyle düşünmeye başlamış: Bu karga kör… Uçamaz da… Bu zamana kadar nasıl hayatta kalabilmiş? Bu kayalık yerde rızkını nasıl buluyor acaba?
Adam kargayı uzaktan izlerken başka bir karga konuvermiş. Yanında bir miktar tahıl, tohum ve solucan da getirmiş. Başlamış kör kuşu beslemeye. Kuşların yavrularına yedirmesi gibi o kör karganın ağzına bu getirdiklerini koyarak beslemiş onu.
Adam gördüğü bu sahneden hayrete kapılmış… Kendi halini düşünmeye başlamış. Ardından kendi kendine şöyle demiş: “Sübhânallah! Allah dilediğini dilediğince rızıklandırır… O halde ben bu hayatta rızkımın peşinden koşuşturarak neden kendimi yorayım da mutsuz olayım?” Adam bir mağaraya sığınmaya ve ömrünün geri kalan kısmını itikâfta geçirmeye karar vermiş… Bu olayı duyan insanlar olmuş… Ona sadaka getirmeye başlamışlar. O da kendisine sunulanla yetiniyormuş.
Günler böylece geçip gidiyormuş. Derken bir gün âbitlerden biri mağarada uzlete çekilen bu adamı işitmiş. Durumunu öğrenmek ve işin aslını anlamak için adamı ziyarete gelmiş. “Seni kuş uçmaz kervan geçmez bu uzak mağarada yaşamaya iten sebep nedir?” diye sormuş. Adam ziyaretçisine hikâyesini anlatmış. İbadet kastıyla nasıl çöle geldiğini, kanadı kırık kör kargayı nasıl gördüğünü, daha sonra yorgunluk ve mutsuzluğu terk edip nasıl mağarada inzivaya çekilme ve bütün vaktini ibadete ve duaya hasretme kararı aldığını tek tek açıklamış.
Ziyaretçi, adamın hikâyesini dikkatle dinledikten sonra ona şöyle demiş: “Yazıklar olsun sana! Neden kanadı kırık kör bir kuş gibi olmayı seçtin? Her gün ona yiyecek getiren sağlam kuş gibi olmayı seçseydin ya! Neden çalışmayı ve hem kendin hem de başkaları için rızık kazanmayı seçmedin? Oysa sapasağlamsın, sağlığın yerinde!”
Hikâyenin devamında anlatıldığına göre gözlerden uzak bir mağarada inzivaya çekilen adam, bu nasihatin doğruluğuna kanaat getirerek şahit olduğu olaydan yanlış bir ders çıkardığının farkına varmış, mağarayı terk edip hem kendisi hem de başkaları için rızık aramaya koyulmuş.
Önceki bir makalemde, insanın davranışlarının fikirleriyle sıkı bir ilişki içinde olduğundan bahsetmiştim. İnsanın, fikirlerini ve tasavvurlarını gerek kendi çabasıyla gerekse başkalarının etkisiyle değiştirmesinin, onun tutum ve davranışlarında değişikliğe yol açtığını açıklamıştım. Bu değişim bazen çelişki sınırına da ulaşabilir; cesaret korkaklığa, sevinç hüzne, sevgi nefrete dönüşebilir. Tersi de olabilir; aynen anlattığımız hikâyede olduğu gibi tembellik ve bağımlılık dinamik bir gayret ve faaliyete dönüşebilir. Bu hikâyede çelişki düzeyinde bir değişim gözler önüne serilmiştir. Ama aynı zamanda insanlar arasındaki bakış açısı ve algı farkı da ortaya konulmuştur.
Bu hikâye, insanların olayları ve başa gelenleri nasıl anladığını ve bunun kültürel arka planını da gözler önüne sermektedir. Bazı insanlar kör karga hikâyesinde kör kuştan başka hiçbir şey göremeyebilir ve olayın diğer boyutlarını gözden kaçırabilir. Oysa ikinci adam, iki karga hikâyesini sadece dinlemiş olmasına rağmen, olayı bizzat gören ilk adamın aksine hızlı bir şekilde doğru dersi çıkarmıştır. Halbuki ilk adam olayın müspet yanlarını gözden kaçırmıştı.
“Böyle yerleri gezip dolaşmadılar mı ki düşünecek kalpleri ve dinleyecek kulakları olsun. Gözler kör olmaz ama onların göğüslerindeki kalpleri kör olur.” (Hac 22:46).
“Göklerde ve yerde nice göstergeler var ama yanlarından geçip giderler de bir kez olsun dönüp bakmazlar!” (Yusuf 12:105).
Bu konuyu işlemeye devam edeceğiz, inşaAllah.
* Müellif bu başlığı şu ayet-i kerimeden iktibas etmiştir: “Ehl-i Kitaptan ayetleri görmezlikte direnenleri (kâfirleri), ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur Siz, çıkacaklarını sanmıyordunuz; onlar da kalelerinin kendilerini Allah’tan koruyacağını sanıyorlardı. Allah, kalplerine korku salarak onlara beklemedikleri yerden geldi. Evlerini kendi elleriyle ve müminlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey ileri görüşlüler; bundan ders alın.” (Haşr 59:2).
Çeviri: Fethi Güngör