Diyarbakır annelerinin evlat nöbeti 500 günü aştı.
Bu süre zarfında mücadele diğer şehirlerimize de sıçradı.
500. gün münasebetiyle, geçtiğimiz hafta, memleketin dört bir köşesinde şerefli Kürt annelerin mücadelesi anıldı. Kandil’in kravatlı teröristlerine politika kılıfıyla uzanan mikrofonlar, evlatlarının acısıyla perişan olmuş ailelere de uzatıldı. Türkiye bayrakları, teröriste ‘’terörist’’ diyebilen anne babaların feryatlarıyla beraber meydanlarda dalgalandı…
Ayşegül Biçer, ciğeri yanan binlerce anneden biriydi. 17’sinde oğlu Mustafa’yı dağa kaçırdılar. 2 sene oldu…
Şöyle dedi:
“Bir ağaç için dünyaları yıkarken, bizim evlatlarımızın ağaç kadar değeri yok muydu?”
Yoktu.
Zaten mesele hiçbir zaman ağaç da olmamıştı. Tıpkı özgürlük, liyakat, hak, hukuk olmadığı gibi.
Katil terörist Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğü için delire delire ağlayanlar; Eren’in kan rengi plastik pabuçlarını, Yasin’in işkencelerle katledilmiş cesedini, 9 aylık Mehmed’in paramparça vücudunu, Bedirhan bebeği, Aybüke öğretmeni ve daha binlercesini görmediler. Dağ, şehir fark etmeksizin kıstırılıp tecavüz edilen kız ve oğlan çocuklarını konuşmadılar. Ahalinin ekmeğine göz koyanları, her fırsatta halka haraç kesenleri, zevk ala ala karakol patlatanları yok saydılar.
Sanatçı geçineni, gazeteci takılanı, ‘’sözde’’ politikacısı, akademi şarlatanı…
Hepsi aynı iğrenç oyunu oynadılar.
Terörist militanları İstanbul’a, İzmir’e, Ankara’ya musallat ettiler. Kodeste terörist ziyaretleri yapıp kemalist pozlar verdiler. Kadın hakları çığlıklarıyla kadınlara tecavüz ettiler. Dürüstlük naraları atıp, laik laik ihale kovaladılar. Ne millete hizmet ettiler ne de hizmet edilmesine destek verdiler. Her fırsatta gençleri tahrik edip; liseli, üniversiteli çocukları terörist eylemlere malzeme yaptılar. ‘’Halkı kucaklıyoruz’’ diye diye terörist pohpohladılar. Kitapçılarda terörist masalları satıp, tiyatrolarda terörist güzellemeleri yaptılar. ‘’İsraf’’ bahaneleriyle milletin, devletin parasını teröristlere akıttılar. Türkiye’yi özerk bölgelere ayıracak, eşcinselliği gazlayacak, din derslerine ayar çekecek yeni bir anayasa bile planladılar…
Reis-i Cumhur’un dediği gibi:
“Kendi evlatlarını Paris’e, Londra’ya, Brüksel’e tatile gönderenler, analarından kopardıkları Kürt çocuklarını Kandil’e, Sincar’a, Suriye’ye ölüme yolladılar.”
Fakat Ayşegül annenin ıztırabına yüz çevirenler, bu rezil sahtekârlığa da yüz çevirdiler.
Olsun.
Biz tarafımızı aşkla ilan ediyoruz.
“Emin olsunlar beş yüz gün değil, beş yüz bin yıl geçse de PKK ve HDP’nin isimlerini yeryüzünden silmeden anneler ve babalar bu mücadeleyi sonlandırmayacak. Davamız sadece evlatlarımız değil, vatanımız ve bayrağımız için de mücadele edeceğiz. Bunu iyi bilin ki bu analar, babalar kararlılıkla zaferlere imza atacak.” diyen Ayşegül anneyi ve topyekûn mukaddesatı için dik durmak arzusundaki tüm şerefli aileleri hırsla, inatla destekliyoruz.
Biz, ahiret gününe inanıyoruz.