Şu anda toplum olarak çok hızlı adapte olduğumuz ve içinde kaybolduğumuz sosyal medya, bizi iyice dibe çekmiş durumda. İşin tehlikeli boyutu ise, bu sarmalın içinden çıkmadan çözüm üretebileceğimizi düşünmemiz. Karşımızda televizyon, elimizde telefon olmaya devam ettiği bir süreçte, fotoğrafın bütününü görebilme ve objektif çözümler üretebilme şansımızın neredeyse hiç olmadığı kanaatindeyim. Bu arada, neyin boşluğu bizi bu kadar kontrolsüz yaptı ve biz şu anda “Onsuz olamayız” anlayışını taşımaya başladık? Buda, en çok düşünmemiz gereken bir husutur.
NEREDEN BAŞLAYALIM?
Önce ne durumdayız, sonra nasıl olmalıyız sorularına cevap bulmalıyız. Başlangıç olarak, bu hedefimizin önündeki engelleri ortadan kaldırmamız şarttır. Bir Mecelle kaidesi olan bunu çok güzel ifade ediyor; “Def-i mazarrat celb-i menâfi’den evlâdr.” (Zararı ortadan kaldırmak, fayda temin etmekten önce gelir.) Niyet her şeyin arkasındaki en sağlam yapıdır Niyetimiz daha iyi olmak ise, bunu takip eden süreçlerin de niyete uygun olması lâzım. Bunun için niyet, bilgi, metot, gayret, sebat devrede olmalı.Bizi niyetimizin sonuçlarına ulaştıracak bilgi, bilginin bize sağlayacağı yol-yöntem, gayretimiz ve devamı için de sebat etmemiz, zaruri bileşenlerdir. Bilelim ki, her iyi yol mutlaka çileli, zor ve bir o kadar eğitici-öğreticidir. Bir işe yürek ne kadar eşlik ederse, adımlar o kadar güçlü ve kararlı olur. Beynimizin ihtiyacı olan “Niçin?” sorusunun cevabı ne kadar iknâ edici ise, göze alacağımız şeyler o kadar büyük olur. Allah Rasulünün (s.a.v) yanndaki sahaba-i kiramsavaş zamanı, düğüne gider gibi şehid olmaya gidiyorlardı ve onları hiçbir kuvvet geri döndüremiyordu. Çünkü; inandıkları davaya kendilerini adamışlardı.
ŞİMDİ NE YAPMALIYIZ?
Önce acilen neyin boşluğunu yaşadığımızı bulmalıyız. Ailemize bakalım; muhabbet yok, sevginin adı var hayatın içinde karşılığı yok, paylaşım ise, sadece sosyal hayattaki muhataplarımız için iş ve arkadaşlık gereği olarak var, evde buna gerek yok mantığı ile yaşayan bir topluma dönüştük. Adeta dünyaya gönderiliş sebebimizi bu hızlı dönen devran içinde unuttuk. Asıl gaye unutulunca sanal gayeler aklımızı istilâ etti. Kendimizi Allah’a (c.c) yaraşır bir kul haline getirebilmek ve nasıl davrandığımızı görmek için yaratıldığımızın bilincinde olarak yaşayabilmek adına, din ile kesintisiz bir bağımızın olması gerekiyor. Başta babalar olmak üzere, evde her gün namaz kılınıp kur’an okunmalı, en az haftada bir takip ettiğimiz bir din alimi ve sohbetler olmalı. Düzenli okumalar yapmalı ve evin içinde herkesin okuduğu kitaplar ile ilgili tahliller yapılmalı. Sevgi dışarıdan içeriye hicret etmeli. Muhabbet sevginin gıdası olarak gönüllere, sözlere ve gözlere yerleşmeli.Çünkü artık evdeyiz, odağımız değişti, artık baktıklarımız, gördüklerimiz ve ilgileneceklerimiz değişti. Herkesin evde olduğu zaman, aile bireylerinin manevi gıda zamanıdır. Telefonları uçak moduna almak ve tv’yi evden atmak sürecin sadece bir parçasıdır. Onlardan boşalan zamanı en iyi şekilde doldurmak zorundayız. Çocuklarımız elimizden çıkmadan, yuvalarımız dağılmadan evimize dönmek zorundayız. Yoksa atı alan üsküdar’ı çoktan geçmiş olacak.