Yerel seçimlerden bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bir yönetim zafiyeti var. Bu gerçek, artık sokaktaki vatandaş tarafından bile ifade edilmeye başlandı.
Ekrem İmamoğlu, seçim öncesi türlü algı ve propaganda metotlarıyla yapay bir başarı kazandı. Ancak İBB gibi dev bir kurumu yönetmenin öyle atıp tuttuğu kadar kolay olmadığını şimdi anladı.
Seçimleri kazanmak için her şeyi mubah görüp bilerek ve isteyerek yalan söyledi.
İstanbullulara gerçekçi olmayan vaatlerde bulundu.
Ancak iş başa düşüp yönetimi devraldığında, gerçeklerin hiç de söylediği gibi olmadığını gördü. Ancak iş işten geçmişti. Verdiği sözleri yemekten başka bir çaresi kalmadı. Bu durum karşısında yapacağı bir şey olmayan İBB Başkanı’nında büyük bir panik ve acziyet hali ortaya çıktı. Sayın Başkan’ının içine düştüğü bu panik hali, Meclis’te ve dışarıdaki konuşmalarında ettiği küfür ve hakaretlerle iyice gün yüzüne çıktı.
Önce İBB Meclisi’nde ağza alınmayacak bir küfür etti. Ettiği küfür yanındaki kâtip üye tarafından duyulup, muhatabına iletildiğinde büyük utanç yaşadı. Mecliste yaşanan bu gayri ahlaki manzaranın üzerinden henüz birkaç gün geçmeden başka bir beyanatında, İstanbul’un seçilmiş Meclis Üyeleri’ne ‘eşkıya’ dedi. Sebebi de neydi biliyor musunuz? İBB Meclisi tarafından alınan bir karar.
Sayın İmamoğlu 25 yıl sonra AK Parti’den aldığı İstanbul’u tek başına kazandım kuruntusunu henüz üzerinden atamadı.
Buna bağlı olarak ben yaptım oldu anlayışıyla, kendisini tüm İstanbul’un tek temsilcisi gördü.
Hâlbuki durum hiç de öyle değil. Evet, İstanbul halkı bir karar verdi. Sayın İmamoğlu’nu İBB Başkanı seçti. Bu karara herkesin saygı duyması gerekir. Ancak aynı İstanbullu, İBB Meclis’ini Ak Parti ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakının yönetmesine de karar verdi. Bu karara da İBB Başkanının saygı duyması gerekir.
Zira İBB Meclisi, İmamoğlu’nun hoşuna giden bir karar verdiğinde sesini çıkarmıyor. Ama aynı Meclis Sayın Başkan’ın işine gelmeyen bir karar verdiğinde ise ‘eşkıya’ oluyor.
Bu güne kadar aldığı kararlardan dolayı kimse Sayın İmamoğlu’na ‘eşkıya’ demedi.
Bir meclis üyesi kalkıp Silahtarağa Arıtma Tesisi’nin yapımını bir imzayla iptal eden İmamoğlu’na ‘eşkıya’ demedi.
Tamamen siyasi bağnazlıkla işten çıkarılıp ekmeğinden edilen binlerce kişiden tek bir tanesi Sayın İmamoğlu’na ‘eşkıya’ demedi.
Her gün kullandıkları ulaşım araçlarına maliyet artışlarının tam dört katı zam yapılan milyonlarca İstanbullu Sayın İmamoğlu’na ‘eşkıya’ demedi.
Ama Sayın Başkan, AK Parti ve MHP’li seçmenlerin oy verip seçtiği, İBB Meclis Üyelerine ‘eşkıya’ dedi.
Aslına o söz 16 Milyon İstanbulluyu kucaklayacağım cümlesinin aslında riyakârlıktan öte geçmeyen samimiyetsiz bir cümle olduğunu ortaya çıkardı.
Aslında o söz, CHP’nin tarihsel geleneğine uygun olarak her zaman toplumun bir kesimini ötekileştirdiği zihniyetin hala devam ettiğini gösterdi.
Aslında o söz İstanbulluya gösterilen aday ile gerçekte seçilen Belediye Başkanı’nın ‘aynı kişi olmadığını’ gösterdi.
Tüm bunların yanı sıra bu eşkıya meselesi, benim gibi Cumhur İttifakına oy vermiş milyonlarca İstanbulluyu son derece rencide etti. Oy vererek beni temsil etmelerini istediğim İBB Meclisi’nin, benim ve milyonlarca seçmenin hakkını, hukukunu, korumak ve savunmak en öncelikli vazifesidir diye düşünüyorum.
Ben hiçbir ‘eşkıya’ya oy vermedim. Ve benim seçtiğim meclis üyeleri içinde ‘eşkıya’ olan tek bir kişi yoktur.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Cumhur İttifakı Meclis Üyelerinin şahsında milyonlarca İstanbulluya ettiği bu hakaretin hesabı sorulmalıdır.
Meclis adabına uygun ve hukuk içersinde kalarak bu hakaretin sahibine haddi bildirilmelidir.
Öyle bir tepki verilmelidir ki, bundan sonra İstanbul’da milyonlarca insanın oy verip seçtiği Meclis Üyelerine hakaret etmenin nelere mal olacağını görmelidir.
Ve bunu yaparken de lütfen siyasi çekincelerden kurtulun. ‘İmamoğlu’na ne dersek diyelim mağduru oynuyor ve böylelikle desteği artıyor algısına’ da inanmayın. Ne yaparsanız yapın ama bir daha kendinize ve milyonlarca ‘biz’e eşkıya dedirtmeyin.