Geçtiğimiz hafta başında İstanbul’da DHKP-C’ye yönelik düzenlenen operasyonda emniyet güçleri 16 adrese baskın gerçekleştirdi. Sarıyer’de, aranan bir kişinin bulunduğu adreste ise çok tartışılan olay meydana geldi.
Anadolu Ajansı’nın servis ettiği habere göre, Fatih Sultan Mehmet Mahallesi’ndeki evde arama yapıldığı sırada arbede yaşanmış, 24 yaşındaki Dilek Doğan’ın, polisin silahına sarılıp tetiğe basması sonucu sırtına mermi isabet etmiş.
Dilek Doğan’ın babası Metin Doğan ise yaşanan olayı şu sözlerle anlattı:
“Evimize 4 polis ayakkabılarıyla girdi. Kızımı vuran polise ‘galoş giyin’ dedik. Onlar da ‘giymeyiz’ dediler. Sonra silahı bize doğrulttu. Bir anda kızımı vurdular. Evde kesinlikle bir çatışma olmadı. Kızımız vurulduktan sonra polislerle itiş kakış yaşadık.”
Bir gün sonra da Emniyet’in açıklaması geldi. İkamete girilirken galoş ve eldiven giyildiği bilgisi verilen Emniyet açıklamasında şu ifadeler yer alıyordu:
“Aile fertlerinin çıkardıkları kargaşa ve aile fertlerinden olan M.D. isimli şahsın operasyon güvenliğini sağlamakla görevli personelin silahını elinden almaya çalışması esnasında yaşanan arbede sonucu ikamette bulunan D.D. isimli şahıs göğsüne isabet eden tek mermi girişiyle yaralanmıştır.”
Bu birbirine taban tabana zıt ifadeler ve anlatımlar gazetelerin, televizyonların ve internet sitelerinin haberlerinde de devam etti.
Olaydan tam bir hafta sonra Dilek Doğan, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Doğan’ın cenazesi Boğaziçi Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından memleketi Kahramanmaraş’ta toprağa verildi.
Terörün her cepheden vurduğu, toplum olarak herkesi yaraladığı günlerde meydana gelen bu üzücü olay, toplumu tam ortasından bir kez daha böldü. Kutuplara ayırdı.
Emniyet’in olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldığı açıklamasının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu, öğrencilerle yaptığı bir sohbet sırasında şunları söyledi:
“Bir ihbar ve yapılan istihbarat üzerine bir eve operasyon yapılıyor. O sırada evde olan bir arbede esnasında bu yaşanıyor. Kasıtlı bir tutum yok. Ben en ince detayına kadar bunun araştırılması talimatı verdim İçişleri Bakanımıza ve bizzat da takip edeceğim. Şunun bir kere daha altını çiziyorum; terörle mücadele ister şehirde olsun ister dağda kesinlikle yürütülecek, kararlı bir şekilde ve halk ile terörist kesinlikle ayrıştırılacak, bütün bu mücadele hukuk devleti kuralları içinde yürüyecek. Herhangi bir yanlış yapılmasına da izin verilmeyecek.”
Dilek Doğan’ın hangi olay sonucu yaralandığını ve hayatını kaybettiğini henüz net olarak bilmiyoruz. Bunu devam eden hukuki süreçler sonunda öğreneceğiz. Ancak bildiğimiz bir şey var. Bir terör operasyonu da yapılsa, hakkında soruşturma da olsa bir insanın yaşama hakkı her şeyin üzerindedir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu tam da bunu yaptı. “Bölgeye beyaz Toroslar gelir” sözüyle toplumu tehdit ettiğini düşünenlerin tam aksine, bu ülkenin bir hukuk devleti olduğunu ve konunun en ince ayrıntısına kadar soruşturulacağını ve bizzat takipçisi olacağını söyledi.
Tıpkı Şırnak’ta PKK operasyonu sonucunda öldürülen Hacı Lokman Birlik’in cesedinin zırhlı aracın arkasından sürüklenmesi olayının faili olan iki güvenlik görevlisi hakkında soruşturma başlatılması ve görevden el çektirilmesi gibi.
İşte yeni Türkiye ve eski Türkiye’nin farkı burada…