Bu şehrin, şehir olduğuna
İnanmıyorum, hayır!
Göğün kanını emen
Bu kırk katlı
Yıkıntılarına, insan ruhunun,
İnanmıyorum, hayır!
Bu, çeşmesiz meydanlara,
Bu, terzisiz, kavafsız,
Köşgersiz
Ve nalbantsız çarşılara
İnanmıyorum,
İnanmıyorum, hayır!
Bu – bangırınca, aklımızın ödünü,
Kalbimizin kulağını patlatan,
Sakaları, serçeleri,
Güvercinleri cami avlusundan,
Melekleri omuz başımızdan
Ve gönlün sahanlığından
Yedi iklim ötelere kaçırtan…
Bu – yedi şehir altımızda
Kadim şehirlileri,
Derin şehirlileri
Uykusunda sıçratan,
Minarelerin boğazına tepilmiş
Ruhsuz hoperlörlere,
Ve bu – kalbin yedi kulaç altına
Gömmek için inancı,
Bangır bangır bağırtılan
Kilitli kulelere,
Ve mühürlü taşlara
İnanmıyorum,
İnanmıyorum
İnanmıyorum, hayır!
28 mart / 27 nisan 2015
‘Şehrin Kitabı’ Kitabı
Geçip Giden
Öyle keçi gibi seğirtme
Peşinden sözcüklerin!
Artık yaşlısın, yaşlı
Ve yazdıklarından daha yorgun…
Bırak, düşünce
Ok gibi fırlasın, senin yerine
Ve saplansın bağrına güzelliğin,
Ama yine de yere düşürmesin
Avını sakın!
İki yavuklu gibi
Tamamlasınlar birbirlerini
Ve tutuşup,
Birlikte yansınlar oracıkta!
Sonra şiirin rüzgârı gelsin
Kanatlarıyla süpürsün
Ve savursun
Onların küllerini
Yüzüne,
Gözlerine, geçip giden’in!
24 Eylül 2009
‘Eylül Çıkmadan’ Kitabı