“Eşim beni aldattı çok mutsuzum” -9

Abone Ol

Her duruma göre doğru davranış farklı olabilir. Bunun ve başka durumların her duruma uyacak formülleri olmaz. Genel kuralardan söz edilir fakat asıl doğru karar, olayı iki taraftan dinleyerek şartları ve durumu gözden geçiren bir uzman eşliğinde verilmeli. Şimdi burada muhtemel durumlara göre yaklaşık tutumlardan söz edeceğiz.

Öncelikle bir insan bir şeye iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış derken bir ölçüye ve değere göre söyler. Aynı değere inanıyorsak, buna göre karar vermek ya da davranış değişikliği beklemek anlamlı olur. Bana göre yanlış olanın karşımdakine göre yanlış olmaması, insanı boşa düşürür ve aynı yere bakıp farklı şeyler görmelerine sebep olur. Burada anlaşma ve ortak noktada buluşma zemini yok denecek kadar azdır ancak birinin diğerinin değerini benimsemesi halinde durum değişir.

Sadakatsizliğin asla haklı bir yönü olmamakla birlikte, gerçek bir bunalmadan ve çevre etkisiyle mi, yoksa anlayışının buna uygun olmasından mı kaynaklandığına bakarak hareket etmek lâzım. Bunaldığı için ayağı kayanlar, bunu fark ettiklerinde hemen geri dönemeseler bile, ciddi bir vicdan azabı ve rahatsızlık içinde olurlar. Bu, bir irade zaafı olduğu ve adeta sürüklendiği için fark edilene kadar sürebilir. Ondan sonra derin bir pişmanlık içinde tövbe eder, kendisine çeki düzen verir ve telâfi etmek için inanılmaz gayret ederler. Bu durumu değerlendirirken, 1. Büyük konuşmamaya, yani “Sen bunu bana nasıl yaptın, seni affetmiyorum, seninle asla birlikte yaşamam” dememeye dikkat etmek lâzım. Zaruri ihtiyaçların giderilememesi insanın dengesini bozar ve aklını doğru kullanamayacağı hale getirir. Tamam bu insan bu yanlışı yaptı, fakat onu bu duruma getirene ne diyeceğiz? Nasrettin Hoca’nın “Hırsızın hiç mi suçu yok” demesi gibi, sen insan muamelesi gösterme, olabildiğince aşağıla, ihtiyaçları giderme, yanlış yapınca da suçla, bu insanın kendisini hiç görmemesi anlamına gelir. Aslında ilk önce bu yanlışa sürükleyenin yakasına yapışmak lâzım. “Bu insan sağlam bir insandı, iyi bir aileden geliyordu, sen buna ne yaptın da bu kadar dengesi şaştı?” diye

Şimdi de, bu durumu yaşayanların genelde nasıl tepki verdiğine bakalım.

1. En ufak bir mesajlaşmayı bile ayrılma sebebi sayarak hemen ayrılanlar.

2. “Eşim bir hata yapmış, her insan tövbe edip düzelebilir” deyip, eşinin elini bırakmayanlar ve düzelmesi için ciddi çaba sarf edenler.

Böyle bir durumda, öncelikle profesyonel bir destek alıp, meseleye daha detaylı bakarak fotoğrafı net görmeye ihtiyaç vardır. “Oldu, bitti, kapat artık, daha ne üzerinde duruyorsun” diyerek, acı çeken eşinin acısını küçümseyen ve bunu çok basit gören bir insan, gerçekte bunu ciddiye almadığını, eşinin büyütmesini anlayamadığını ifade etmiş olur çünkü kendisinin bu hatası normal, eşinin tepkisi anormal gibi davranır. Bunlar, anlayış olarak pişman olmaktan ziyade, ortaya çıktığı için üzgün tiplerdir. Bu da, bundan sonrası için zaten güven vermez.

Nasipse devam edecek…