KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Diriliş Postası’ndan Özlem Coşan’a konuştu. Tatar, KKTC’nin ve Ada’nın durumunu, gelecek planlarını ve olası tehditleri Diriliş Postası’na anlattı.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, adadaki iki İngiliz üssünün Türkiye ve KKTC için tehdit oluşturduğunu söyledi. Tatar, dışarıdan gelecek olası müdahalelere karşı Geçikale Havalimanı’nın TSK’ya tahsis edildiğini söyledi.
Türkiye’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediği ve diplomasiye yön vermeye namzet olan Antalya Diplomasi Forumu, 148 ülkeden 19 devlet ve hükümet başkanı, 2 özerk yönetim başkan olmak üzere 4 bin 700 kişi yer aldı. ADF kapsamında düzenlenen bir panelde yaptığı "Bugüne kadar 60 yıl sabrettik. Gerekirse haklarımız ve egemenliğimiz için bir 60 yıl daha sabredeceğiz. Egemenliğimizden vazgeçmeyeceğiz" açıklamasıyla dikkatleri üzerine çeken KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Diriliş Postası’na konuştu. Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin ve Ada’nın durumunu, gelecek planlarını ve olası tehditleri anlattı.
Antalya Diplomasi Forumu’nda Türk Dışişleri’nin ev sahipliğinde diplomasinin yoğun seyrettiği günler yaşadık. Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti özelinde sormamız gerekirse ADF'yi nasıl değerlendiriyorsunuz? KKTC diplomasisi adına burada nasıl bir süreç işledi?
Öncelikle Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a bizleri buraya davet ettikleri için çok teşekkür ederim. Bildiğiniz gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınmadığı, daha doğrusu sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanındığı için böyle uluslararası platformlarda maalesef sık sık yer alamıyoruz. Çünkü karşı tarafın çok art niyetli, kötü ve üstelik hiçbir samimiyetle bağdaşmayan tutumu nedeniyle bize bir yerden davet gelecek olsa bile son anda iptal ettiriyorlar. Hâlbuki dünyada artık özgürlükler, ifade özgürlüğü ve serbestiyeti doğrultusunda herkes dilediği gibi konuşup fikirlerini paylaşması ve en sonunda bir anlaşma olacaksa herkesin serbestçe kendi iradesiyle oraya varması noktasında sanıyorum dünyada artık bir mutabakat vardır.
“KENDİMİZİ İFADE ETME FIRSATI BULDUK”
Ancak Kıbrıs Türkü için bu hak inkâr edilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Dünya beşten büyüktür” ve esasında dünya bundan daha adildir, şeklindeki ifadelerinde ne kadar haklı olduğunu görüyoruz. Onun için şu anda adalet istiyoruz ama maalesef bunu bulamıyoruz çünkü bazı güçler bize bunu hak görmüyor, hakkımızı vermiyor. Neticede Kıbrıs Türkü yarım asrı geçmiş bir süredir büyük haksızlıkla karşı karşıyadır. Biz Antalya’da bu düşüncelerimizi paylaşma fırsatı bulduk. Çok farklı ülkelerden gelen devlet başkanları ve diğer yetkililerle görüşme fırsatlarımız oldu. Medya kuruluşlarına konuşma fırsatımız oldu. Sayın başbakanımız ve dış işleri bakanımız, büyükelçilerimiz, çeşitli diplomatlarımız da buradaydı. Onlar da kendi muhataplarıyla görüşme fırsatları buldular.
“TÜRKİYE’NİN DÜNYADAKİ ETKİSİ ARTIYOR”
Türkiye Cumhuriyeti de elbette dünyada sözü geçen ülkelerden bir tanesi ve giderek gücünü artırdığını görüyoruz. Ukrayna-Rusya savaşı dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı’nın liderliğinde Türkiye’nin oradaki arabuluculuk rolü ve iki tarafa da bir bakıma eşit mesafede veya benzer bir pozisyonda durmasıyla tıpkı tahıl koridorunda olduğu gibi dünya insanlığına nasıl katkı konulacağı konusu önemli. Bunu her ülke başaramaz, başaramadı. Gazze olaylarında yine dünyanın nabzını tutarak buradan önemli mesajlar verildi. Gazze’de yaşananları, bütün dünyanın bir bakıma hayretle izlemekte olduğu bütün bu zulmü ve insanlığa karşı vahşeti bir kez daha bu diplomasi forumu bir kez daha gözler önüne serdi.
DÜNYAYA GÜÇLÜ MESAJ
Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın büyük bir şaşkınlıkla izlediği bu Gazze olaylarını ADF’de güçlü bir mesajla duyurmuş oldu. Dolayısıyla dünya diplomasisine her türlüsüyle etki edebilecek, yön verebilecek bir organizasyon. Burada yapılanlar, konuşmalar, değerlendirmeler, verilen mesajlarla dünyaya Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü bir devlet olarak bunları yapabileceğini göstermesi bakımından bütün bunlar Türkiye’nin büyük bir kazanımı.
''KKTC’NİN STATÜSÜNÜ YÜKSELDİ''
Dolayısıyla biz de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak ki burada sadece 100 km uzaklıkta bir adadan bahsetmekteyiz, Türkiye’nin gücüyle ve tabi yönlendirmeleriyle Doğu Akdeniz’de barış ve huzurun devamı ve istikrarın sağlanmasıyla bu bölgenin daha müreffeh yarınlar için nasıl anlayışlar geliştirilebileceğine yönelik beklentilerimizi sürdürmekteyiz. Türkiye’nin bizim için desteği çok önemli. Türkiye bizim anavatanımız; Kıbrıs’ın garantör ülkesi. Aynı zamanda bu kadar yakın mesafede bulunması; jeopolitik, jeostratejik bakımdan Doğu Akdeniz’de artan değerler ve politik gelişmeler KKTC’nin statüsünü yükseltmiştir.
''TANIMASALAR DA VARIZ''
Evet, tanınmayabiliriz ama KKTC bir realitedir ve Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’ın sadece toprak meselesi değil; aynı zamanda Türk-Yunan dengesi, diğer ülkelere yönelik Türkiye’nin kendi bağımsızlığı gibi konular bakımından da son derece önemlidir. Bunların yanında Kuzey Kıbrıs hükümetinin kendi deniz yetki alanları, kıta sahanlığı, hava sahası, ekonomik bölge gibi konularla o bölgedeki varlığını ve ulusal çıkarlarını sürdürmesi yönünden de KKTC’nin statüsünün yükseldiğini görüyoruz. Dolayısıyla bizlerin de böyle toplantılarda sesimizi duyurabilmesi ve yerimizi alabilmemiz çok değerliydi. Ben bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’ne bu anlamda teşekkür ediyorum.
''GEÇİTKALE’Yİ TSK’YA VERDİK''
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da ifade ettiği gibi diplomasi forumunun ana merkezini Gazze’de yaşananlar ve ateşkesle ilgili değerlendirmeler oluşturdu. Akdeniz’in güvenliği noktasından baktığımızda İsrail’in Akdeniz üzerinde bir tehdit oluşturduğu malumunuz. Bununla ilgili olarak KKTC’nin konumu nedir, aldığınız önlemler var mıdır? İsrail saldırılarının Akdeniz ülkelerine yayılma riski ara ara gündeme geliyor, siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dışarıdan gelecek tehditlere karşı bizim hazırlıklı olmamız için bazı düzenlemelere gittik. Mülkiyet satışı ve savunmayla ilgili birtakım pozisyonlar aldık. Mesela Geçitkale Havalimanı’nı meclis kararıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımına verdik. Bu önemliydi çünkü hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi ihtiyaçları hem KKTC’nin kendi güvenliği için bu mühim bir gelişmeydi. Türkiye ile bu konuda resmi olarak istişare içindeyiz.
''İNGİLİZ ÜSLERİ TÜRKİYE İÇİN DE TEHDİT''
Evet, bölge tehlikeli ve Kıbrıs’a yakın. Kıbrıs’ın diğer bir gerçeği de burada iki egemen İngiliz üssünün (Limasol yakınlarındaki Ağrotur ve Larnaka yakınlarındaki Dikelya) bulunması. Tabii bu iki üsten kendi uçaklarıyla, kendi denizaltılarıyla Orta Doğu’ya ve diğer yakın ülkelere müdahale edebiliyor. Bu da elbette Kıbrıs'ta bir sıkıntı yaratabilir. Neticede Kıbrıs'ta birtakım olaylara karışılabiliyor. Ama bu olaylarda Kıbrıs türkünün hiçbir dahli yok. İş nereye gider, bütün bunları da değerlendirmek lazım. Onun için benim de ‘biz Kıbrıs’ımızın, kendi öz vatanımızın bu şekilde tehlikeli süreçlere alet edilmesini istemeyiz’ şeklinde açıklamalarım olmuştur. Zira gerçekten sizler hedef olabilirsiniz. Buradan uçakların kalkıp başka yerlerde birtakım şeylere bulaşmaları bir karşılık doğurabilir, neticede Kıbrıs da hedef olabilir ve bu da beni rahatsız eder. Durumun Kıbrıs Rum’unu da rahatsız etmesi lazım.
''KKTC KÖPRÜ OLABİLİR''
Türk devletler teşkilatına üye olan bir Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olarak elbette AB olan ilişkilerde bir denge unsuru olabilir. Biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak Türk dünyasıyla Avrupa Birliği arasında bir köprü vazifesi de görebiliriz. Ancak egemen değilseniz bu zor. Rauf Denktaş’ın zamanında bana bir özel sohbette söylediği gibi "bu yazılı anlaşmalar egemenlik yoksa buz üstünde yazan bir yazı gibidir; buz eridiğinde yazı da ortadan kaybolur gider, elinizde bir şey kalmaz." Dolayısıyla egemenlik şart. Egemenlik ve devlet bir bakıma tapu senedidir. Bu tapu senedini almadan hiçbir yere gidemezsiniz, yok olup gidersiniz. Böyle bir mücadelenin içerisinde biz KKTC’yi her türlü sıkıntıya rağmen daha ileri bir noktaya taşımaya gayret ediyoruz.
''TİCARET YOLLARININ KESİŞTİĞİ YERDEYİZ''
Özellikle ekonomik kalkınmanın, diplomasiye daha güçlü ve daha egemen bir şekilde etki edeceği sonucunu çıkardım sözlerinizden. KKTC tarafından bu minvalde Akdeniz ekonomik işbirliği çerçevesine baktığımızda bu işbirliğinin sizce ne tür katkıları olur? KKTC'nin bu konuda paydaşlıkları var mıdır?
Akdeniz önemli bir ticaret merkezi. Buradaki ticaretin yüzde 70'inin Süveyş kanalından geçip Cebelitarık yoluyla Avrupa'ya iletiliyor. Doğalgaz ve enerjinin de özellikle Orta Asya'dan Türkmenistan, Kazakistan, Azerbaycan gibi ülkelerden boru hatlarıyla Ceyhan’a kadar gitmesi ve yine Ceyhan’dan gemilerle batı ve Avrupa pazarına intikali söz konusu. Bu merkezde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti önemli bir pozisyonda. Mısır, İsrail ve Güney Kıbrıs açıklarında bulunan birtakım doğal zenginliklerin de yine Karpaz Burnu ve Türkiye üzerinden nakledilmesi gündemde olan konulardır. Dolayısıyla asırlardan beridir Kıbrıs'ın coğrafi konumu kritik önemdedir. Kıbrıs'ın bir bakıma dünyanın merkezinde ve ticaret yollarının kesiştiği çok kıymetli bir yerde olduğu biliniyor.
''ENGELLER KALKARSA EKONOMİ GÜÇLENİR''
Dolayısıyla biz sonuna kadar KKTC'nin varlığının korunmasını önceliyoruz. Gerek havalimanımız gerekse limanlarımızın ticarete açık olması ve siyasi maksatlı bu birtakım kısıtlama ve engellemelerin ortadan kalkmasıyla İnşallah çok daha fazla ticaretin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti limanlarından geçmesi mümkün olacaktır. Böylelikle var olan serbest bölgelerin belki daha da geliştirilmesi sağlanacaktır. Bütün bunların yolunu açacağı daha fazla yatırımlar, KKTC’nin ekonomisi güçlendirecektir. Büyük bir potansiyel olduğunu düşünmekteyiz. Bunların yanında özellikle yazılım mühendisliğinin gelişmesi ve artık ‘Soft Power’ dediğimiz ‘Yumuşak Güç’ ile KKTC bir bilim adası da olabilir. Böyle düşünceler de var; çünkü iklim, şartlar ve coğrafya müsait.
''DUBAİ’Yİ GEÇECEK POTANSİYEL VAR''
İleride Kıbrıs, Dubai’den daha büyük bir yer olabilir çünkü gerçekten coğrafyası daha doğru bir noktada. Avrupa'ya ve batı dünyasına elbette daha yakın ancak uzak doğuya da çok uzak mesafede değil. Bir de elbette Türkiye'nin dibinde yer alıyor. Türkiye önemli bir ülke ve önemli olmaya da devam edecek. Türkiye de Türk dünyasının ulaşabileceği bir noktadadır; Doğu Akdeniz'in o önemli merkezinde bulunuyor. Dolayısıyla potansiyel büyük. Bütün bunları iyi yönetmek lazım. İyi yönetebilmek için de iyi eğitim almış, dünya görüşü olan, vizyon sahibi insanlara gerek var. İnşallah gençlerimiz bunları başaracaktır.