Bir 24 Nisan’ı daha geride bıraktık. Mevzu eski. Ancak nedense mevzunun Ermeni tarafında yer alanların sesi dünyayı esir almış durumda. Konunun diğer tarafında yer alan Osmanlı ve Kürt halkının sesini duyan, duymak isteyen yok…
Hoş, bugüne kadar Kürtlerin yaşadığı katliamın sesini gündeme getiren de yok. Seçmen kitlesi Kürtlerden oluşan bir parti bile “tecavüzcüsüne aşık olan mağdur” sendromuna yakalanmış gibi Ermeni iddialarının sözcülüğünü yapıyor. 2015 yılında Ermeni iddialarının 100. yılında “Soykırımı tanıyoruz ve HDP olarak Ermenilerden özür diliyoruz” diyen Demirtaş, nedense Ermenilerin 600 yıl birlikte yaşadığı Kürtleri öldürmesiyle ilgili bir açıklama yapma gereği duymamıştı…
Parti programında “Ermeni soykırımını tanıyoruz” cümlesiyle de tarafını pekiştiren HDP’nin Ermeniler tarafından öldürülen Kürtlerin haklarını gündeme getirmesi ve bundan dolayı Ermenileri kınamasını beklemiyorum. HDP siyasi çizgisi Kürtlerle ilgili olarak bölgesel, yerel, milli bir duruş ve anlayışa sahip değildir.
HDP ile ilgili fasla geri dönmek kaydıyla bu konuyu Türkiye’nin başına bela eden, uluslararası arenaya taşıyanlar hakkında da bazı bilgiler vermekte fayda var…
Fransa’nın Ermeni diasporasına verdiği açık çek çok da bir şey ifade etmiyorken, ABD’nin konuya taraf olması işin rengini ve boyutunu bir anda değiştirdi. ABD’nin 39. Başkanı Jimmy Carter, 1978’de Ermenilerle ilgili yaptığı açıklamayla bu yolu açtı. Sonraki Başkan Reagan 1981’de “soykırım” ifadesini kullanan ilk ve tek başkan oldu. Bu konuda her yıl açıklama yapma geleneğini ise 1993 yılında Clinton başlattı. Clinton ve sonraki Başkanlar, “Büyük felaket”, “Ermeniler ölüme maruz kaldı”, “Ermeniler sürgüne zorlandı”, “Katliama uğradılar” gibi ifadelerle geleneksel açıklamalar yapıyorlar.
Nedense kimse o dönemde Ermenilerin Ruslarla yaptığı işbirliğini, kurdukları çete/terör örgütleriyle Osmanlı toprakları içinde kanlı saldırılar düzenlediklerini, Müslüman Kürt, Arap ve Türk tebaayı katlettiğinden bahsetmiyor. Haçlı Dünyası’nın taraf tutup Ermeni iddialarına destek vermesini anlıyorum. Ancak Türkiye’de Kürt seçmenden oy alan bir partinin Ermeni iddialarının yanında durmasını, Kürt halkının yaşadığı acılara değinmemesi anlaşılır gibi değil.
HDP’nin bu yıl yaptığı açıklamadan bir bukle paylaşayım ki, söylediklerim Ermeni iddiaları gibi havada kalmasın. “Anadolu’nun kadim halklarının torunları olarak, 102 yıllık acıları paylaşıyor, yaşanmış olan utancı ve insanlık trajedisini yüreğimizin derinliklerinde duyuyor, o süreçte yaşamını yitirenleri bir kez daha hüzün ve saygıyla anıyoruz” diyen HDP, altın vuruşu Ermeni kökenli Milletvekilleri Garo Paylan’a yaptırıyor.
Paylan’ın açıklamasında da bir nakarat vereyim ki, 1915 olaylarında mağdur Kürtlerin sahipsizliğini ve uğradıkları ihaneti bir kez daha görün; “Medz Yeğern’in (Büyük Felaket) üzerinden 102 yıl geçti. Ancak bu topraklarda yaşamış büyük insanlık suçu olan Ermeni Soykırımıyla hala yüzleşilmedi.”
HDP gibi Paylan da Ermeniler’in öldürdüğü Kürt sivillerden, karınları deşilen hamile Kürt kadınlarından hiç bahsetmiyor!
HDP bu iddialara sahip çıkarak uluslararası destek ve meşruiyet kazanmayı hedefliyor ve bunu da başarıyor. Ancak acılarına sırt döndüğü Kürt halkıyla bu konuda yüzleşmek zorunda kalacağı günler uzak değil. İşte o zaman uluslararası desteğe feda edilen, bu acılara sahip çıkmamanın önlerine koyacağı fatura da tıpkı o acılar gibi büyük ve ağır olacaktır.
Ermenilerin Kürtleri katlettiği ve soykırıma tabi tuttuğu günün 102. yıl dönümünde öldürülen Kürtleri derin bir acı ve hüzünle, yüreğimde hissederek yâd ediyorum. Kürtlerin o gün yaşadığı büyük acıyı tüm dünya kamuoyuyla paylaşmak istedim. Sesimizi duymayacağınızı biliyorum, ama bu kadar pişkinliğe, suç bastırmaya, Kürtlerin yok sayılmasına daha fazla tahammül edemezdim…
Siz de etmeyin. Ermeni iddialarının normalleşmesine, Kürtlerin acılarının yok sayılmasına izin vermeyin…