Erkçilik mi, ırkçılık mı; yoksa ümmetçilik mi?

Abone Ol

Oyun oynayan çocukları bilirsiniz. Genel olarak güçlü olan çocukların etrafında birleşmeye çalışırlar. Güçlü olan bir çocuk varsa ilk onun adını sayarlar, ardından kendi adlarıyla devam ederek takım kurmaya çalışırlar. Çünkü güç iştiyakıyla başarma güdüsü onların güçlü olan arkadaşlarının yanlarında yer almalarını sağlar. Güçlü olan tarafı tutma, güçlü olanla olma özgüveni, onlardaki başarma isteklerini garantiler. Eğer güçlü olan taraf karşı tarafta ise yani birlikte olamayacaklarını düşündükleri bir arkadaşları ve uyuşamadıkları bir çocuk ise, o zaman kendilerini güçlendirmeye çalışırlar veya kendilerinde bir güç görmeye çalışırlar. Bunda da başarılı olamıyorlarsa bu durumda mızıkçılık yaparak ya oyunu bozarlar ya da oyundan çekilirler.

Bu çocuklar burada milliyetçilik yapmışlardır. Öyle olduklarını düşünmeseler bile fark etmeden bir erk milliyetçiliği üzerindedirler. İnsanlar çoğunlukla bir şekilde erk milliyetçisidir. Genelde kullanıldığı üzere Milliyetçilik (ırkçılık olarak) malumdur ki, bir Müslüman tarafından asla peşinden gidilmemesi gereken bir akımdır. Müslüman için yegâne milliyetçilik, ümmetçiliktir. Ümmet bilinci olan insanlar için milliyetçilik, zalimin karşısında olmak ve sahip olduğu erki zalime karşı yine İslam adına kullanmaktır. Yani çizgiler açık ve nettir. Alanlar berraktır.

İnsan midesinin hilkati icabı çok önemli bir özelliği vardır. Mide her iki haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır. Aksi halde kendi kendisini sindirir. Kendi kendisini yer bitirir ve bu maraz tüm vücuda hakim olur ki nihayeti bedbahtlıktır.

Kürtçülük veya Kürtçülük üzerine çalışma yapan bilumum iç ve dış mihraklar güç iştiyakıyla yıllardır oyunda olmaya çalışıyorlar. Güçlü olanın karşı taraf olduğunu düşündükleri için kendilerine illegal yollarla güç isnatlarında bulundular. Hakikatte olmayan güçleri kendilerine bir arpa boyu yol aldırmayınca da oyunbozanlık yapıyorlar. Çünkü düne kadar rakip gördükleri bu topraklardaki güç sahibi bugün açık oynadı ve Çözüm Süreci ile gel benim yanımda oyna dedi. Gelemediler; zira rakip görmekteydiler. Gidemediler; zira kendilerinde güç gördüler. Müsabakaya başlayınca da gördüler ki rakiple siklet farkı var. Şimdi de oyunbozanlık yapıyorlar.

Birlikte yaşamak, bu topraklardaki kardeşliği pekiştirmek ve bu kardeşlik üzerine daha ileriye, muasır medeniyet seviyesine yeniden ulaşmak için çok mücadele edildi. Belki birçok aymazlığa göz yumuldu. İdare etme adına müsamahakâr davranıldı. Müsamaha gösterildiğinde ise istismara kalkıldı. Milliyetçi faşist (ırkçı) olmakla suçlanan devlet, hükümet daha faşist (Kürtçü) taleplerle karşı karşıya kaldı. Biz ümmetiz bir arada olalım denildi, biz Kürt’üz uzakta duralım, dediler. Çözüm Süreci ile kendi derisini yenileyen hükümet, kendi kendisini sindiren, yıllardır aynı deriyle yaşayan, aynı söylemle, duruşla yersiz sevdalar peşinde koşan Kürtçülere karşı ümmet bilincini önde tutan Selahaddin Eyyubî’nin torunlarına yeniden el uzatıyor. İnşallah bu sefer şefkatle uzanan eli tutmayı bilirler.