Küreselleşme projesi çöktü. Kapitalizm iflas etmek üzere. Ruhun, teknolojiye kurban edildiği dijital kölelik çağında, nihilizm karanlığı tüm dünyanın üzerine bir kez daha çökmek üzereyken, bu gidişata karşı İslam, küresel çapta son direnişin gerçekleşeceği son hür kale! Ve o kalenin düşmesi için ‘üst akıl’ son icadını üretti: İslam ile terörü yan yana getirmeye çalışan DAEŞ.
DAEŞ’in ikinci bir görevi daha var: İslam coğrafyasında ‘tarih ve medeniyetin referans ülkesi olmaya aday’ olan Türkiye’yi durdurmak. Engeller kalkarsa, tarihin akışını yeniden şekillendireceğimizi iyi bildikleri için DAEŞ’i göstererek hem İslam’ı hem de Türkiye’yi etkisiz kılmayı hedefliyorlar. Bunun için de laboratuvar ortamında geliştirdikleri, genetiğiyle oynanmış bir İslam anlayışını dünyaya İslam diye yutturmaya çalışıyorlar.
Şimdi bazı sorular soralım;
İsrail, DEAŞ üzerinden nasıl genişleyebilir?
PYD hangi sebeple Türkiye’nin güneyinde pozisyon almaya çalışıyor?
Kuklaların gönüllü olduğu “Vadedilmiş Kürdistan”ın amacı ne?
“Vadedilmiş Kürdistan”, İsrail’in inandığı “vadedilmiş topraklar”ın neresinde duruyor? İlişkisi ne?
Irak ve Suriye’deki ‘Demokratik Katliamlar’ neyi amaçlıyor?
Korkunç bir üst aklın tohumlarını ektiği bu mutant organizasyonun arkasında hangi “akıl merkezleri” var?
Türkiye bu soruları sordu ve cevaplarını da çok iyi biliyor.
O nedenle ısrarla güneyinde kurgulanan “şey”e izin vermeyeceğini söylüyor.
Türkiye terör koridoruna ve uydu İsrailciklere izin vermeyeceğini söylerken, ali menfaatleri için politika üretirken bölgedeki sivillerin yaşam hakkını korumak için de azami çaba sarf ediyor. Türkmen, Arap, Kürt, Sünni, Şii hiç fark etmez… Türkiye sivilleri korumak için yüksek düzeyli diplomasi yürütüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın İran temaslarını yakından takip eden heyete katıldığımda gördüm ki, bölgedeki siviller için yüreği çarpan bir liderimiz var. Uçakta bir grup televizyon gazetecisiyle yapmış olduğumuz mülakatta Sayın Erdoğan Astana sürecinin önemine vurgu yaptı. Astana sürecinde çatışmasızlık alanlarının hava operasyonlarından arındırılması ve sürecin sürdürülebilir olması için diplomasisini sürdürdüğünü ve yeni kararlar alındığını açıkladı. Buna göre; İdlib çevresinde çatışmasızlık alanlarının sınırları belirlendi. TSK İdlib sınırları içinde, Rusya silahlı kuvvetleri ise sınırların dışında görev yapacak.
Türkiye; bölgede işgalcilere “hayır” diyor.
Mezhepçilik yapanlara “bundan vazgeçin” diyor.
“Demografiye dokunmayın, yerel değerleri muhafaza edin, kültürü koruyun” diyor.
Türkiye tarihin kırılma noktasında ortaya koyduğu proaktif politika ve insani diplomasiyle halkının yüz akı olmayı sürdürüyor.
Mültecilere sahip çıkan ve bölgede sivillerin korunması için çabalayan, “önce insan” diyen Türkiye, sen çok yaşa!