Erdoğan’ı savunma/eleştirme sermayesi paradoksu

Abone Ol

Bir de Erdoğan’ı savunma gayretiyle prim devşirme hedefinde olanlar var. Çok sığ bir duruş, çok bedavacı bir eylem. Zaten Erdoğan hem kişilik olarak hem de konum olarak zannettiğiniz kadar savunulmaya muhtaç birisi değil. Zira yedi düvel ona saldırıyor olsa da bu milletin yüreği, tüm ümmetin duaları onunla ve davasıyla birlikte.

Erdoğan’ı eleştirmek veya eleştiriye karşı savunmak bir nevi sosyal varlık gösterisi haline geldi. Ya da her iki tarafın da makulü görülmez oldu. Yani içeriden eleştirip yapıcı olmaya çalışana karşı dışarıda durup içerideymişçesine bir savunma yapmak. İçeride olup da dışarıdan birisi gibi eleştirip liberal tepkiler geliştirmek.

Şöyle ki Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v.) “Ashabım yıldızlar gibidir hangisine uysanız doğru yola ulaşırsınız” buyurduğu ashabın davranışı ortadadır. Hz. Ömer halife seçildiği zaman Müslümanların karşısına çıkmış ve şöyle demiştir: “Ey insanlar! Ben bir hata yaptığım zaman ne yapacaksınız?” Bunun üzerine, içlerinden heyecanla, Ömer meşrepli biri de kılıcını göstererek şu cevabı verir: “Seni kılıcımızla düzeltiriz.” Bu olumlu tepki karşısında Hz. Ömer ellerini açarak şöyle dua eder: “Allah’ım yanıldığımda beni düzeltecek tebaam olduğu için sana şükürler olsun.”

Ve yine ganimetlerin paylaşımından sonra bir gün adaletin timsali Hz. Ömer, Müslümanların karşısına güzel bir elbise ile çıkmıştı. Tebaasından biri “Ey Ömer, en güzelini kendine mi ayırdın?”diye sordu. Hz. Ömer oğlunu işaret ederek “O cevap versin!” dedi. Bunun üzerine oğlu Abdullah: “Ganimetten benim hissemi babama vererek onun güzel bir elbise almasını istedim, çünkü O, Müslümanların halifesi olarak kâfirlere karşı güzel görünmeli diye düşündüm.” cevabını verir.

Hz. Ömer’e kılıcıyla düzeltme ifadesini söyleyen sahabenin kastı acaba Hz. Ömer’in başını almak mıydı yoksa adaleti temsil eden kılıcı göstererek adalet neyi gerektiriyorsa onunla mı hükmetmekti?

Adaletle hükmetmeye çalışan öz eleştiri kabilinden eleştirileri yine içeriden birilerinin çıkıp eleştirmesi hatta yer ile yeksan olmaları için gayret göstermeye çalışması yedi düvelden saldıran düşmanlarla savaşacak yeterlilikte zeki olmamalarından mı?

Gerçekten içeriden olup sevgisi ve yergisi davalarından kaynaklı adamlara gereksiz yüklenmeleri böyle tarif etmek mümkün olabilir mi? Ya da içeriden görünüp de dışarıdaymışçasına pervasız davrananlar bu etvarla prim gördüklerinden mi böyle yapmaktalar?

Bir taraftan bu savunma ve eleştirme eyleminde olanlar bugün kimin yanındaysa yarın da onun yanında olabilecek mi acaba? Yani fikrî sabitesi veya durduğu nokta bugünkü mesleğine, kariyerine veya gelirine endeksli olarak yer değiştiriyor mu, değiştirmiyor mu?

Dün senin için onca şey yapan insanlara göstermediğin vefayı yarın Erdoğan için gösterebilecek misin? Ya da böyle bir şeyi biz senden beklemeli miyiz?