Erdoğan’ı anlamak-2

Abone Ol

Yazının ilk bölümü için tıklayınız

SAYIN Erdoğan, liderlik özelliklerinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha ifade ediyor.

Yaklaşık 10 gündür, ilk kez bir siyâsî lider -ki şahsım için devletin lideridir-, Genel Başkanı olduğu partinin iç işleyişindeki gelişmelere ve partisinin nasıl bir erdemler cemiyeti olması gerektiğine dair düşüncelerini, ardından da beraber yürüdüğü teşkilât mensuplarının ilke ve adabına dair görüşlerini milletiyle bütünleşerek yüksek sesle dile getiriyor.

Bu, her liderin başarabileceği bir iş değildir. Bunu ancak bir milletin lideri başarabilir.

Zira lider için, milletin durduğu yerde durmak ve referansı millet olmaktır mesele.

Sayın Erdoğan, milletin ve devletin lideri olarak buna muvaffak olmuş, Türk siyâsî hayatını şekillendirdiği bu son süreçte kendisine olan hayranlığın yanına hayreti de katmıştır.

***

İç dinamikler çerçevesinde heyecan ve merakla takip edilen gelişmeler yaşıyoruz, ancak görünürde her şey normal!

Topluma sirayet edilmek istenen “panikatak”ın önüne geçense, bu millete ve devlete liderlik eden şahsiyettir.

Ve bu şahsiyetin doğrudan sahibi olan Sayın Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin son siyâsî cemiyet milâdının, AK Parti’nin de lideridir.

Peki AK Parti, milletin partisi değil midir?

AK Parti teşkilâtları, milletin teşkilâtları değil midir?

Milletin, AK Parti teşkilâtlarına dair gelişmelere dâhil olması ve yüksek sesle dillendirdiği düşüncelerle AK Parti’ye istikamet çizmesinden daha doğru olan nedir?

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir siyâsî partinin örgütsel yapısı doğrudan millet tarafından dikkatle izlenmekte, işleyişine müdahale edilmekte ve millet, bir teşkilâtın tüm kongrelerinin sonuçlarını görmek için sabırla beklemektedir.

Evet, ilk kez oluyor bu!

Sebebi mi?

Sebebi, devletin kaderiyle AK Parti’nin kaderinin örtüşmesi ve vatandaşın, kendi kaderini yine AK Parti’de görmesindendir.

AK Parti’nin en ücra noktalarında görev yapan herhangi kardeşimizin bu kesişmeyi unutmaması elzemdir.

***

Geçen hafta “Erdoğan’ı Anlamak” başlığıyla önemli bir vurgu yapmış ve kendisini evvelâ onu lider benimseyenlerin anlaması gerektiğinden dem vurmuştum.

Aslında onu lider benimseyenler elbette Sayın Erdoğan’ı anlıyorlar. Ancak kimi şaşkınlıkla, kimi dişlerini gıcırdatarak, kimiyse “Durduk yerde rahatımıza niçin çomak sokuyor, neden milleti hareketlendiriyorsunuz? Neden ‘AK Parti teşkilâtlarında olup bitenlere duyarsız kalmayın’ diyorsunuz?” cümlelerini barındıran bir sessizlikle anlıyor.

Erdoğan’ı anlayanlardan oluşan bu bir kısım tayfanın keyfi bu sebeple bozuk. Tabiî moralleri de…

Zira onlar, genel siyasette oluşturdukları güç ilişkileriyle bir ayaklarını Ankara, diğer ayaklarını yerele basarak etraflarında inşâ ettikleri dar alan milliyetçiliğiyle, AK Parti’nin milletten aldığı gücü kendi şahsî ikbâl hesaplarının malzemeleri hâline getiren kimseler…

Ancak sadece morallerinin bozulması yetmez!

Açıkça ifade ediyorum ki, madem bu parti, milletin partisidir; öyleyse bu tür karakterler milletin partisinden ellerini çekeceklerdir!

Bu tiplerin, milletin kaderine zulmetme hakları yoktur!

Milletin yükseliş kaderini kendi ikbâl ve menfaatleri uğruna talan edenlere daha fazla izin verilemez!

Milletin sokakta konuştuğu her şeyi duyan ve sokağın ne düşündüğünü çok iyi bilen Sayın Erdoğan, millete hitaben tüm içtenliğiyle dedi ki: “AK Parti de, teşkilâtları da milletindir! Ben sizinle beraberim!”

Ve diğer tarafa, AK Parti teşkilâtlarına dönerek ilâve etti: “Siz de böyle biliniz ki, ben milletimle beraberim! Ve millet ne diyorsa, o!”

Şu bilinmelidir ki, bu söylemler, Sayın Erdoğan’ın tüm siyâsî hayatı boyunca inandığı değerlerin ifade biçimidir.

Bu değerleri yüksek tonda yeniden seslendirmesi ise, milletin, bu konuya dair son dönemde var olan duyarlılığını daha da arttırarak hissettirmesinden ileri gelmiştir.

Tüm teşkilâtlara, milleti anlamadıkları takdirde aslında kendi partilerini yani AK Parti’yi de anlamadıklarını belirtmiştir Sayın Erdoğan.

Ve AK Parti anlaşılmıyorsa, adına ister “metal yorgunluk”, ister “aşınma”, ister “çürüme” denilsin, yürüyüş asla vuslatla sonlanmayacaktır!

“2019”, Devlet tarihimizin en kritik seçim yılının adıdır ve bu seçimlere mevcut modelle gidilemeyeceğini seslendirmektedir Sayın Erdoğan.

Ancak Sayın Erdoğan bu sesle gerçekleri aktarırken, sahip oldukları yahut içinde bulundukları statükonun devam edebilmesi için türlü hesaplar yapanlarsa yerlerinde sayıyorlar.

Bir direniş, bir erteleme, bir örseleme ve tam bir sivil itaatsizlik içerisindeler!

Biliyorum, bunları yazdığım için bana ciddî anlamda “kaş” kaldırıyor kimisi.

Ancak bilsinler ki bu mücadele, milletin mücadelesidir.

“İkinci İstiklâl Mücadelesi” veriliyorken, kimsenin şahsî hesabı bu mücadelenin önüne geçemez!

Sayın Erdoğan, bir devlet lideridir, evet!

Fakat Sayın Erdoğan, Anadolu topraklarında kıyamete dek sürecek varlığımıza dair bağımsızlık, vatan, bayrak ve beka sırrını taşıyan liderdir.

Bu sırrın önemini anlamayarak 2019 seçimlerinde kendi ikbâl ve yerelde ekonomik güçleri için ısrar edenlere bir kez daha diyorum ki: “Çekilin milletin önünden!”

***

Teşkilâtlarda problem mi var?

AK Parti teşkilâtları, 16 yaşın 15 yılı boyunca bu partiyi iktidara taşıyan milletin sandıktaki iradesinin tecelli süreçlerinde çok büyük hizmetler başaran teşkilâtlardır.

Elbette mahallede, cebinden verip giden, hiçbir beklentisi olmayan, sadece ülke ve millet aşkıyla çırpınan AK Parti teşkilâtlarının dip dalgasında problem yoktur!

Ancak yukarı doğru çıkıldıkça, ilçe ve illerde -tamamını elbette tenzih ederim- ciddî statüko inşâları yaşanmıştır.

Evet, bunu konuşmak mecburiyetindeyiz!

Bizim ifade etmek istediğimiz, teşkilâtlarda statüko inşâ etmiş unsurların varlığının ortadan kaldırılmasıdır. Zira Sayın Erdoğan da diyor ki, “İstifa ediniz!”.

Fakat görüyorum ki onun seslendikleri kendilerine bakmıyor, gerçek muhataplar üzerlerine alınmıyorlar.

Ben mi? Ben kendime bakıyorum! Sayın Erdoğan’ın söylediği her cümleyi evvelâ kendimde tartıyorum.

Ve kendime diyorum ki, “Metin Külünk, çalışmıyorsun! Onun söylediklerini anla ve gayret et!”.

Bir beyaz kâğıt, bir de kalemle, yine kararlı, yine Hatt-ı Erdoğan çizgisinde, 15 Ağustos 2001 ve 15 Temmuz 2016 ruhuyla mücadeleye devam!

***

@mkulunk: “Millet, anlaşılması gereken sırdır. Millet her şeyi görür, onunla inatlaşılmaz. Siyaset, milletin egemenliğidir. İnat eden kaybeder!”