Cumhurbaşkanı Erdoğan “İnlerine gireceğiz” dediğinde, hepimizde içten içe bir çekinme ve kuru-yaş meselesi gündeme gelmişti. Erdoğan, yine haklıymış. Erdoğan, yine gerekli bir hamlede ve söylemde bulunmuş. Erdoğan, yine “aşırıya kaçma” eleştirilerimizi haksız çıkardı. Ve Erdoğan, yine yine yine…
Erdoğan, her hamlesinde eleştirilere maruz kalmasına ve hatta kendi yoldaşlarından ve taraftarlarından eleştiri almasına rağmen, öngörüsü ve siyasi dehası sayesinde bu vaziyetlerin sonunda haklı çıktı ve çıkıyor. Ve biz, vazifemiz olan eleştiriyi ve öngörülerimizi bundan sonra da yazmaya devam edeceğiz ve matematiksel sonucun göstereceği gibi yine çoğu eleştiride haksız çıkacağız gibi.
Reisçilik yapanlara, tek bir şahsa bağlılığa ve “hatasız kul’’ teoreminin bağıran destekçilerine her ne kadar karşı dursam da; bugün en reisçi, en bağlı ve en çok bağıran kişi olmak zorundayım ve zorundayız. Zira darbeye ve darbecilere karşı dik durmak bunu gerektirir. Yoksa çok iyi biliyoruz ki aksi takdirde ne karşı duracağımız bir siyasi söylem ne de eleştiri yapacağımız demokratik bir ortam kalır.
Eğer, maazallah darbe girişimi başarılı olsaydı bugün; ne CHP’si, ne MHP’si ve ne de HDP’si demokrasi kelimesini kullanacakları bir ortam bile bulamayacaklardı. CHP, Taksim Meydanı’nda “demokrasi mitingi” dediği ve FETÖ kelimesini bile kullanmadığı, darbeyi lanetlemediği, şehitlere vefa borcunu yerine getirmediği ve dünyayı ayağa kaldıran bu milletin darbe yapan ve yüzlerce kişiyi katleden askere vurduğu birkaç tokadın peşine düştüğü “rezalet mitingi’’ni yapamayacaktı. Bugün bu mitingi yapabiliyorsa eğer; bu, elbette Erdoğan’ın ve onun tek bir sözüyle canları pahasına kurşunlara, tanklara ve ölüme meydan okuyan milyonların sayesindedir.
Vakit; AB Parlamentosu gibi “kaygılıyız’’ deme vakti değil, Fethullah’ın sahibi ABD gibi “Belge göster abi’’ deme vakti değil, FETÖ koruyucusu gibi “Bunlar hep senaryo” deme vakti değil. Vakit, girilmedik in; tasfiye edilmedik adanmış ruh bırakmama vaktidir. Böyle bir vakitte ılımlı olma çağrısı yapmak, tabii ki de samimi sayılmayacaktır.
Demokrasinin tesisi ve devamı için sevsen de sevmesen de “seçilmişlere” sahip çıkmak zorundasın arkadaşım. Eğer cuntacıların tankları geçerken balkonlardan alkışlarsan, “sihirli çizmelere” methiyeler düzersen ve dinmeyen ezanı dindirmeye kalkarsan, senin gezi parkındaki demokrasi savaşı dediğin düzmeceyi kafana geçirir; diktatör dediğin adamın yapmadıklarını sana reva görür bu millet…