Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşmanın yankıları hâlâ devam ediyor.
Gayet iyi hazırlanmış ve Türkiye’nin duruşunu yansıtan konuşmada yer alan konularda Erdoğan benzer şeyleri zaten söylüyordu.
Bu açıdan bakınca Cumhurbaşkanı’nın hitabında yeni bir şey yok.
Fakat konuşmayı önemli kılan tüm o konuların hepsinin derli toplu bir şekilde dünya liderlerinin ve uluslararası basın-yayın organlarının önünde dile getirilmesi oldu.
O kürsüden o sözleri, özellikle de İsrail ve Yüzyılın Anlaşması’yla ilgili olanları söylemek her babayiğidin harcı değil.
Erdoğan’ın Filistin’in işgal süreciyle ilgili görseli kürsüden tüm dünyaya göstermesi, İsrail’in işgale doymadığına ve Birleşmiş Milletler kararlarına uymadığına dikkat çekmesi, “İsrail’in sınırları neresi?” sorusunu gündeme getirmesi oldukça etkileyiciydi.
Kısaca söylemek gerekirse Cumhurbaşkanı başta Filistinliler olmak üzere dünya mazlumlarının sesi oldu.
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas da BM 74’üncü Genel Kurulu çalışmaları için New York’taydı ve o da aynı kürsüden bir konuşma yaptı.
Erdoğan’ınkinin tersine Abbas’ın konuşması gayet sıradandı.
İsrail’i daha fazla Filistin toprağını ilhak etmemesi yönünde uyaran Abbas, Netanyahu’nun Batı Yaka’nın bir bölümünü daha ilhak etmesi halinde işgal rejimiyle imzalanan tüm anlaşmalara son vereceği tehdidinde bulundu.
Abbas son dönemde anlaşmaları askıya alma tehdidini o kadar çok yaptı ki sayısını unuttuk.
Filistin Yönetimi Başkanı, en son Ağustos ayında işgal güçlerinin Kudüs’e bağlı Sur Bahir beldesindeki Vadi’l-Hıms Mahallesi’nde Filistinlilere ait 70 civarında evi bir günde yıkması üzerine İsrail’le yapılan tüm anlaşmaları askıya aldığını açıklamıştı.
Abbas’ın konuşmasındaki en dikkat çekici nokta seçimlerle ilgili sözleriydi.
New York’tan Ramallah’a döner dönmez seçim tarihini belirleyeceğini belirten Abbas, Birleşmiş Milletler’den de Batı Yaka, Kudüs ve Gazze Şeridi’nde yapılacak seçimlere gözcülük yapmasını istedi.
Filistin Yönetimi Başkanı’nın BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasından kısa süre önce Filistinli sekiz grup, bölünmüşlük haline son verip birlik ve bütünlüğün sağlanması için dört maddelik bir plan yayınladı.
Bugüne kadar Kahire’de ve Beyrut’ta imzalanan uzlaşı anlaşmalarının uygulanmasını, Ekim 2019’dan Temmuz 2020’ye kadarki dönemin “geçiş dönemi” kabul edilmesini, atılacak adımların bir takvime bağlanmasını isteyen gruplar geçiş dönemini yönetecek bir milli birlik hükümetinin yılsonuna kadar kurulması ve 2020’nin ortalarında parlamento ve başkanlık seçimleri yapılması çağrısında bulundu.
Hamas, hem Filistinli grupların planını koşulsuz kabul ettiğini açıkladı hem de seçimlere hazır olduğunu ilan etti.
Abbas’ın seçim tarihini belirleme sözü daha çok Filistinli grupların sunduğu plana karşı manevra niteliğinde.
Filistin Yönetimi Başkanı’nın Batı Yaka, Kudüs ve Gazze Şeridi’nde aynı anda yapılacak demokratik bir başkanlık seçiminde kazanma şansı olmadığını bilmemesi mümkün değil.
Şu anki halinden gayet memnun olan Abbas’ın aslında seçim falan istediği yok.