Enflasyon tarihindeki sır

Abone Ol

Miladi 180 yılında Roma İmparatoru olan Commodus teknik olarak enflasyonu ilk başlatan kişi olarak tarihe geçmiş. Commodus kendini Herkül’ün bir reenkarnasyonu olarak kabul ediyormuş ve aslan postuyla elinde Herkül’ebenzeyen heykellerini yaptırıp Roma’nın her yerine dağıtmasıyla ünlenmiş. Fantastik imparator Commodus hayalindeki büyük savaşları yapabilmek ve siyasi arenada mücadele edebilmek için ihtiyacı olan parayı toplamaya çalıştığı dönemde zamanınbüyük tüccarlarından Yitzhak adında bir Yahudi’nin aklına uyar ve sikkelerdeki gümüş miktarını düşürerek kendine daha çok sikke bastırtır. İlk zamanlar bu fikir imparator Commodus’un çok işine yarar. Daha çok para basmak gerektiğinde sikkelerin içindeki gümüş miktarını yeniden azaltıp yeniden para basarak gün geçtikçe parayı değersizleştirdi.

Commodus döneminde de, ağır vergiler ve paraların içindeki gümüş miktarının azalması küçük üretici köylü nüfus gerilemesine sebep oldu. İmparatorluğun vergi kalemlerinin en önemlileri arazilere uygulanan vergilerdi. Vergi sisteminde sezonlara göre sabitlenmiş nominal değeri değişmeyen vergiler toplanırdı. Bu sayede imparatorluk gelirleri dengeli oluyor ve bir enflasyon meydana gelmiyordu.

Commodus gümüş paraların ayarını bozdukça, para değersizleşti ve eskiden bir birime alınan bir çuval buğday için zamanla insanlar iki hatta beş birim para istemeye başladılar. Sabit vergi alan imparatorluk vergiden zarar etmeye başladıkça vergileri arttırdı ve üreticilerin özelikle de arazilerde tarım yapanların üzerine büyük yükler binmeye başladı. Yitzhak, Commodus’a yeni bir akıl daha verdi. Vergileri değeri değişmeyen altınla toplamak. Bu dönemden sonra vergilerini ödeyemez duruma gelen arazi sahipleri ve çiftçiler çaresizce topraklarını satmaya başladılar.

Commodus çok değil on yıl sonra milyonlarca adet değersiz sikkeleriyle başbaşa kalıp akıl aldığı Yitzhak’tan faizle borç altın almak zorunda kalarak İmparatorluğunu çöküşe götürdü.

Bu kısa hikayenin içinde saklı olan sır, paranın ne olduğundadır. Faizle kazanıyor ve dolayısıyla faizin bitmesini istemiyorsak paranın kendi değeri olmamalı ki değeri düştükçe daha çok paraya ihtiyaç olsun ve daha çok para satabilelim. Aksi durumda para altın gibi kendisi de bir değer olursa parayla alış-veriş sistemi yerine karşılıklı değer takası sistemi başlar. Parayı nasıl tanımladığımız ve dolaşımdaki alışveriş aracının ne olduğu meselesi dünyaya nasıl baktığınız meselesidir. İslam ribayı yani paradan para kazanmayı ve gararı yani risk almadan para kazanmayı yasaklar. İslam’da emek sıradan bir bedel değildir ve risk almak gereklidir. Bu sebeple reel politik, dünya gerçekleri, temel ekonomi gibi aslında psikolojik eşikler olan safsataları acilen bir kenara bırakıp kendi tariflerimizi yapmalıyız. Kendi tariflerimizi yapmadıkça Commodus’a borç verip onu köşeye sıkıştıran Yitzhak’ın tariflerine uymak ve ona çalışmak zorundayız.