Hayatım kırıklarla dolu. Hatam çok. Bu satırları yazarken, günahlarımın ağırlığı altında eziliyorum. Çoğunu unutturmuş Rabbim, hatırlasam, üst üste yığsam, söz söylemeye mecalim kalmaz.
Elli dördüncü yaşıma bastım bugün. Yani toplam 53 yıl boyunca yeryüzünde adım atmaya layık görüldüm, bu gök kubbenin altında nefes almama izin verildi. Uğrunda güneşin doğduğu oldum. Hatırıma ay geceye ziynet edildi. Sevineyim diye bahar dalları şenlendirildi, yeryüzü çiçek çiçek boyandı, nefesim kokularla buğulandı, etrafım meyvelerce donandı.
Mahcubum. Bunu hiç beklemiyordum. Fazlasını hak ettiğimi söylersem, hadsizlik olur.
İtiraf ediyorum. Şu andan itibaren hiç günah işlemesem bile -mümkün değil ya-Rabbimin huzuruna varmaktan utanıyorum. Tek ümidim Rabbimin eşini benzerini göremediğim, enginliğini tahmine güç yetiremediğim, sanki ben çok vazgeçilmezmişim gibi bana günahımı hatırlatmaktan hayâ eden gufranı.
Biricik tesellim, azıcık ümit şavkım Gafûr ve Rahim isimlerinin şu latif tecellisi: “Olur böyle şeyler! İnsanlık hali. Unutalım gitsin!”
Olur mu? Benim Rabbimden zannım bu. Hepimiz için…
Gidiyorum…