Müslüman toplumlarındaki son gelişmelere bakalım;
Çin Uygurları katlediyor, insanlık dışı asimilasyon politikaları uyguluyor.
Sözde barışçıl Hindular, Müslümanları vatandaşlık yasası altında dışlıyor.
Yine sözde barışçıl Budistler, Myanmar’da Müslümanlara soykırım uyguluyor.
Filistinliler Siyonistlerin giderek artan işgali altında toprakları için hayat mücadelesi veriyor.
Avrupa’da camilerimiz kirli ellerin hedefi oluyor.
Birçok ülkede İslam = Terörizm, Müslümanlar=Terörist algısına çalışılıyor.
İslamofobi en yaygın sürecini yaşıyor.
Peki neden? Neden Hristiyan, Yahudi, Hindu, Budist, Ateist vs. çeşit çeşit yapılar İslam’a saldırıyor, Müslümanların başına çullanıyor?
Dünya ki tıkanmış sisteme dini, siyasi, hukuki, felsefi, kültürel açılımlar getirebilecek tek alternatif düzen olduğu için… İslam hayattır, İslam ‘canlı’dır. İslam, özündeki tazeliği koruduğundan insanlık için can suyudur.
Bitmiş, tükenmiş insanlığa yeniden nefes olabilecek bir sistem olarak İslam’ı ötekileştiriyorlar. Çünkü arayışta olan insanlığın İslam’ı keşfettiği an, zalim muktedirlerin devri bitecek. Bu keşfe engel olmak için son atımlık kurşunlarını kullanıyorlar.
İSLAMOFOBİ İLE MÜCADELEYE YÖNELİK İLETİŞİM PROJESİ
Bu süreçte Müslüman liderler ne yapıyor?
Kukla olanlarından zaten bir beklentimiz yok. Onlar halklarının birikimlerini kendi servetlerine geçirmekle ve Batılı kaynaklara aktarmakla meşguller. Veballeri çok büyük.
İradesi kendinin elinde olan ise çok az.
İşte bu az sayıdaki lider, geçtiğimiz hafta Malezya’da Kuala Lumpur Zirvesi’nde bir araya geldi. Türkiye, Katar, Malezya ve İran İslamofobi ile mücadeleye yönelik iletişim projesi için mutabakat zaptına imza attı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede yoğun bir mesai harcayarak İslam coğrafyasının sorunlarına çözüm aradı. Bu kapsamda İslamofobi ile mücadele amacıyla ortak televizyon kanalı kurulması kararı alındı.
İslamofobi’nin yaygınlaşması ekranlar üzerinden gerçekleştirildi. Uluslararası haber kanalları DEAŞ’ın kurgu-kanlı sahneleri üzerinden dünyaya İslam’dan korkmak gerektiği duygusunu pompaladı. Müslümanlar da bu algının değişmesi için yine ekranlardan bir karşı duruş sergileyecekler.
Bu anlaşma Müslüman liderlerin bir araya gelmesi ve birlikte hareket etmesi bakımından son derece ehemmiyetli bir adımdır. İslamofobi, Antisemitizm gibi suç kabul edilene kadar, Müslümanlara inancından dolayı saldırmanın bir nefret suçu olduğunu hukuki formda oluşturana kadar İslam dünyasının çok aktif olması gerekiyor. Mücadele algı boyutunda başladı. Ekranlarda ‘doğru İslam algısı’nı oluşturma gayreti, başlangıç için çok isabetli ve fakat devamında bu girişimlerin hukuki ve siyasi yansımalarının da hayat bulması elzemdir.
Bir de bu zirveden kalan bir sükut-u hayal var.
Zirveye Pakistan ve Endonezya katılamadı.
Başka devletlerin siyasi baskı, şantaj ve tehditleri ne yazık ki dost ülkelerin zirvede irade göstermelerinin önüne geçti.
Bağımsız ve güçlü bir ümmet coğrafyası dileği ile.