Ekonomik görünüm

Abone Ol

  Dünya ekonomisi özellikle enflasyon kaynaklı sıkıntılı ve sorunlu bir dönemden geçiyor.

Dünya Bankası 2022 yılı için küresel ölçekteki büyüme beklentisini yüzde 4,1’den yüzde 3,2’ye indirirken, Japonya Merkez Bankası Başkanı hızlı yen hareketlerinin işletmelere ciddi zararlar verebileceğini açıklarken birçok ülkede çok ciddi enflasyon yükselişleri yaşanmaktadır.

ABD’de bile yüzde 8 seviyelerinde açıklanan enflasyonun piyasalarda yüzde 30 seviyelerinde hissedildiği bir periyodu yaşıyoruz.

Ülkemizde de düşük faizin reel ekonomiye çok yansımadığı bu durumunda sosyal ve ekonomik alanda hissedilir seviyede refah kaybına sebep olduğunu görebiliyor hatta yaşayabiliyoruz.

Diğer taraftan cari açığımızın yükselmeye başladığı ayrıca da dış borcumuzun da artmaya başladığı dönemlerin içinden geçiyoruz.

Ülke ekonomimizdeki dövize olan ihtiyacın birçok yönden arttığına şahit oluyoruz.

Gerek cari açığımızın artması gerekse de dış borcun artmasından önce bunları kestirip mücadele etmemiz gerekirdi ama bu maalesef yapılamadığından her ikisinde de her geçen gün artış olmaktadır.

Ayrıca üretici fiyat endekslerinde yaşanan artışın devam etmesi enflasyonumuzun devamlı surette artış yönünde olduğunu bize gösteriyor.

Türkiye için bunu terse çevirmek aslında çokta zor değildir. Bunun için öncelikle enflasyona sebep olan tüm konu başlıkları çıkarılıp bu konular üzerinde özellikle de piyasaya para arzı konusunda kapsamlı bir çalışma yapılarak hemen uygulamaya konulmalıdır.

Merkez Bankası’nın açıkladığı politika faiz oranına piyasa faiz oranları çekilmelidir.

Politika faiz oranıyla piyasa faiz oranları uyumlu olduğunda ekonomik refah seviyesi de kendiliğinden yükselecektir.

Cari açığı azaltıcı yani ihracatı ve turizm gelirlerini artırıcı çalışmalar uygulanmaya konulmalıdır.

İşletmelerin yurtdışından değil de yurtiçinden borçlanmaları yönünde teşvik edilmeleri noktasında çalışmalar yapılmalıdır.

İthal ettiğimiz ürünlerin ülkemizde üretilmesi için bu ürünleri üretebilecek kapasitede olan işletmelere devlet her türlü kolaylığı gösterirken bankalarda bu konuda üzerine düşen fonlama noktasında bu şirketlere yardımlarını esirgememelidirler. Böylece dövize olan talepte de ciddi anlamda düşüşler yaşanacaktır.

Üreticinin maliyetlerini artıran tüm etmenler masaya yatırılmalı ve maliyet artışlarını en aza indirebilmek için gerekirse vergi indirimlerine bile gidilmelidir.

Enflasyonu dizginleyebilmek için normal fiyat artışlarının üzerinde yapılan zamlara anında müdahale edilmeli ve caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.

Bunların yanında işletmelerimizin tüm enerjisini dünyada ön plana çıkmış yeni üretim ve verimlilik metotlarına yönlendirmeleri yönünde teşvik edici programlar uygulanmalıdır.

Konuyla ilgili özellikle enerji verimliliği, küresel ve bölgesel anlamdaki iklim değişikliği, yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüm başlıklarında çok ama çok ciddi çalışmalar yapılarak zaman geçirilmeden uygulanmaya konulmalıdırlar.

Belki de en önemli konu gençlerimiz yani geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz.

Gençlerimizi dünyadaki dönüşüm hızından aşağıya kalmayacak şekilde eğitmeli bu dönüşümde en fazla etkisi olan dijitalleşme konusunda en iyi noktaya gelmeleri için uğraşılmalıdır.

Ayrıca gençlere girişimci olmaları konusunda ve sonrasında da kariyer basamaklarıyla ilgili destekler en üst seviyeden sağlanmalıdır.

Tüm bunların yapılmasıyla ekonomik görünümümüzde bir iyileşme bir farklılaşma sağlanacağı bilinmelidir. Gelişmiş ülkelerin yaptıklarının bunlardan en ufak bir farkı yoktur.