Ekonomi ve belirsizlik yan yana gelmekten hoşnut olmayan iki kelimedir aslında.
Her şeyin daha net ve daha berrak göründüğü ekonomiyi bir denize benzetirsek içerisine girdiğimizde nereye nasıl yol alacağımızı bilmek bizi son derece rahatlatan bir olgudur.
Açılacağımız yeri görmek ileride denizin dalgalı mı durgun mu olduğunu bilerek denizin içerisinde yolumuza devam etmek her şeyden emin olmak duygusunu hissedebilmek önemli mi önemlidir.
Bu ve bu sebeplerden ötürü ekonomi ile belirsizlik asla bir arada olmaması gereken iki konudur da bir bakıma.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması bu bağlamda ülke ekonomimiz için bir an önce sonuçlanması gereken bir süreç olarak karşımızda durmaktadır.
Mayıs ayının sonuna kadar siyasi belirsizlik ekonomiyi mutlaka etkileyecektir ama yeni üretimi ön plana alan, ticari anlamda alım-satımın rahat bir şekilde gerçekleşeceği ve ihracata çok daha fazla odaklanıldığı bir ekonomi politikasıyla yola devam etmek mecburiyetinde olduğumuzu da unutmamamız gerekiyor.
Ülkemizin her anlamda ve özellikle de son dönemde ekonomik konularda yaşanan sorunların ardından güçlenerek bulunduğu jeopolitik konumda yol alması ekonomik gelecek anlamında da en önemli konuların başında gelmektedir.
Belirsizliklerin hızlıca yok edilebilmesi anlamında ivedi çalışmaların uygulanmaya konulması ardında da öngörü noktasında problemlerin yaşanmadığı bir süreç ön plana alınmalıdır.
Ekonomide dalgalanmaların olmayacağı her anlamda güvenliğin ön planda olduğu bir ortamın bir an önce oluşturulması hem iş dünyasının en önemli beklentisi hem de rakiplerimiz olan ülkelerle içerisinde olduğumuz ekonomik yarışta bizi daha üst seviyelere çıkaracak bir nokta olduğu için da ayrıca büyük önem arz etmektedir.
Odaklanılan bu noktada iş dünyası ile yapılacak olan istişarelerin yeri hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Bir ekonomi yönetimi iş dünyasından ne kadar veri alırsa ve alınan veriler üzerine ne kadar odaklanırsa o denli başarılı olur.
Sahanın ne yaşadığı ancak ve ancak sahaya inilerek anlaşılır, oturduğumuz yerden sahayı anlamak ve tahmin etmek mümkün olmayacaktır.
Ülkemizi her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da en güçlü düzeye çıkarmak üzerine ekonomi politikaları üretmeli ve hiç vakit kaybetmeden hemen uygulamaya koymalıyız.
Ekonomi politikalarında 28 Mayıs sonrasında Türk lirası üzerindeki olumsuz baskılanmanın sona erdirilmesi için gerekli önlem ve eylem paketleri uygulanmaya koyulmalıdır.
Bütçe açığımızın her geçen gün genişlemesinden ötürü bütçe gözden geçirilerek açık veren kalemlerin üzerine gidilerek bu kalemlerin azaltılması konusunda çalışmalar yapılmalıdır.
Rezervler konusunda ayrı ve özel çalışmalar yapılarak uluslararası rezervlerin artırılmasının yolu bulunmalıdır.
Ertelenen ve sonrasında önümüze çıkacak olan döviz talepleriyle ilgili yapıcı çalışmaların önü açılarak hemen uygulanmaları konusunda çalışmalar hayata geçirilmelidir.
Enflasyonun düşürülmesi olmazsa olmaz bir konudur ve mutlaka ama mutlaka enflasyon düşürülmelidir.
Ortaya konulacak olan maliye ve para politikalarının her zaman her şartta birbirleriyle uyumlu olmasına özen gösterilmelidir.
Çünkü buradaki tutarlılık uluslararası alanda yatırım yapılabilirlik notumuzu yukarıya çıkaracak sonuçta da döviz ihtiyacı yüksek bir ülke olmamızdan dolayı da ihtiyacımız olan dövizi bu şekilde karşılamış olacağız.
Ülkemiz dışından gelecek fonları iyi takip etmeli ve mutlaka bu fonların ülkemize gelmesinin önünü açarak daha güçlü bir ekonomiye sahip olmalıyız.
Tüm bunlar için belirsizliği bir an önce ortadan kaldırmak adına var gücümüzle çalışacağız.