Evlâdım, yetmiş yaşına gelmiş bir büyüğüne sorduğun soruya cevap vermeye çalışacağım. Diyorsun ki: “Çocuklarım sözümü dinlemiyor. Eşim beni çocukların yanında azarlıyor. Bundan dolayı çocuklar da beni saymıyor. Ben kendimi değersiz ve yetersiz hissediyorum.”
Öncelikle, eşlerin en önemli işleri, birbirlerini doğru anlayabilmek ve doğru yaşayabilmek için kendilerini bilgi ile donatmaları ve bu bilgileri hayata geçirebilmek için birbirlerine yardımcı olmalarıdır. Eğer ilişki ve yaklaşım biçimi böyle değilse, o zaman hayatta olma ve yaşama amacını gözden geçirmek gerekir. Bu bilgilenme işlemini ikinizden birisi yapsa bile, buradan çok ciddi hayırlar oluşur.
Çocuklarından istediğin şey, yaşlarına, o anki durumlarına, yapabilirlik derecelerine uygun değilse, zaten otomatik olarak ters tepecektir. Diyelim ki bunlar tamam, usul ve üslup doğru olmazsa yine istenilen sonuç alınamaz. O zaman, senden yansıyanlar düzelmeli ki karşındakinde oluşan tesir de düzelsin. Buna rağmen karşımdakinde beklenmedik bir tepki oluşursa, kendisine ait sebeplerinin olabileceği akla gelir. Fakat önemli olan, önce kişinin kendi anlayış ve sözlerini, Allah’ın (cc) çok değerli bir kulu ile muhatap olduğu bilinciyle, o en yüce makama uygun bir hale getirmektir.
Acaba sen eşinin hassas olduğu konularda dikkat etmediğin için mi öfke biriktirmiş ki çocukların yanında kendisini tutamadan sana bağırıyor?Cinsel hayatınız yolunda değil mi ki bundan dolayı sıkıntısı artsın?Sen ev hanımlığı görevlerini sıklıkla ihmal mi ediyorsun ki eşinin sana saygısı azalmış?
Ya da benzer durumlar var da onun için mi eşin kontrolünü kaybediyor? Eğer bunlar yerli yerinde ve eşin buna rağmen böyle yıkıcı, tahrip edici davranıyorsa; o zaman eşinle oturup onu bu kadar kontrolsüz davrandıran şeylerin ne olduğu sorulmalı, gerekirse bir aile danışmanına gidilmeli ve ihtiyaç her ne ise giderilmeli. Eşler birbirlerinin mutluluğunu, huzurunu çok ciddiye almalılar ki, Allah’a (cc) has bir kulluk yapmanın zemini olan aile ilişkileri düzgün olsun. Ve o ailede yetişen çocuklar, önce Rabbimizin (cc) kalplere bahşettiği huzuru tatsınlar. Ve mutluluğunuz ve huzurunuz ise; maddeye ve şekle değil, kişisel konforunuza göre değil, istikamet üzere bulunmaya ayarlı olmalı ki, kalıcı olsun.
Çocuklarının saygıları sadece babanın davranışına göre değil, aynı zamanda senin davranışlarına göre oluşur. Şunu bil ki evlâdım, gönlüne giremediğin çocuğun dünyasına da giremezsin. Gönle girmek ise; Allah’a (cc) duyduğumuz saygının, muhatap olduğumuz herkesin üzerinde bir yansıması olmasıyla ve bunun şarta ayarlı olmamasıyla gerçekleşir. Bu anlayıştan önce kişinin kendisi nasiplenmeli. Fert kendisinin Allah’ın (cc) kulu olmasıyla ne kadar üstün ve şerefli bir yere sahip olduğunu anlamasıyla hayatı değişir. Çünkü, hayatı ve içindekileri, en güçlü makam ile ilişkilendirmiştir.
Demek ki, evlâdım, önce sen kendi konumunu yapılandır, kalanını Allah en güzeliyle yapılandırır inşallah.