Bir öğretmen olarak bugün eğitim konusundaki gözlemlerimi paylaşmak istiyorum sizlerle… Öğretmenlik, gerçekten zor bir meslek ve eğer ki eğitimci olarak belli bir idealiniz, toplumsal bazı kaygılarınız yoksa parası pulu için yapılacak bir meslek değil. Öğretmenlik, sadece dersinizi anlatıp işinizi sınıfta, okulda bırakabileceğiniz bir meslek değil. Ders anlatmak belki de işin en kolay kısmı…
Öğretmenseniz bir defa sabır konusunda çok iyi olmalısınız, sinirlerinizi aldırmalısınız. Kendinizi çok iyi ifade edebilmelisiniz. Haksızlıklara açık olmalı, gelebilecek suçlamalara karşı her an savunmaya hazır olmalısınız. Verdiğiniz ve vermediğiniz notları, çok iyi hesaplamalı; bunun hesabını önce öğrenciye, sonra aileye, yerine göre de idareye çok iyi verebilmelisiniz. Çünkü şimdiki ailelerin geneline göre notu öğrenci almıyor, öğretmen veriyor. Bu bakış açısına göre de ya ortaya şişirilmiş notlar çıkıyor ya da hakkaniyeti gözeten ve eğitimi ders notundan ibaret görmeyen öğretmen, “sorunlu öğretmen” oluyor.
Öğretmenseniz insan yönetiminde kusursuz olmalısınız; sınıfta veya okulda bir öğrenci, yaramazlık yapıyorsa bu öğretmen olarak sizin kusurunuzdur. Evde çocuk aşırılıklar yaptığı zaman anne ve baba çocuğa kızabilir, yerine göre anneden terlik, babadan tepik yiyebilir. Ama bu çocuğun yaramazlığındandır ve anne baba hep haklıdır. Ancak siz okulda aynı çocuğa sesinizi yükseltemezsiniz. Annesi çocuğu avutamamış, babası büyütememiş, çevresi çocuktan illallah etmiş, ancak siz o çocuğu okulda, sınıfta muma çevirmeli, hem çocuğu memnun etmeli hem başarılı kılmalısınız. Eğer ki olmuyorsa öğretmen olarak siz işinizi yapamıyorsunuzdur(!)
Eskiden sorunlar, okul-öğretmen-aile işbirliği ile çözülmeye çalışılırdı. Şimdi ise öğrencinin bir hatası, sıkıntısı olduğunda aileye aktaramazsınız, diyelim ki aktardınız, “Bu sorunu nasıl çözeriz.” diyen değil de “Sorunu nasıl örteriz.” ya da “Sorunu nasıl başkasının üzerine yıkarız.” diye düşünen ve kendi çocuğuna toz kondurmayan aile tipleriyle karşılaşyorsunuz genellikle.
Herkesin çocuğu kral, kraliçe; herkesin çocuğu sütten çıkmış ak kaşık… Peki, bu kadar sorunlu çocuk kimin? Çocuklarımızın doktor, mühendis, avukat olmasını değil de insan olan bir doktor, bir mühendis, bir avukat olmasını istiyorsak çocuklarımızı iyi tanımalı, olumsuz özelliklerini törpüleye törpüleye, olumlu özelliklerini ön plana çıkara çıkara çocuklarımızı eğitmeliyiz. Çocuklarımızın başarılı olmasından önce insan olmasını istemeli, en azından başarısı için gösterdiğimiz çaba kadar insani özelliklerle donanması için çaba göstermeliyiz.
Eğitimde okul-aile-öğretmen koordinasyonu iyi sağlanmalı, aileler çocuklarını “Sütten çıkmış ak kaşık.” olarak görmemelidir. Çocuklarıyla daha iyi iletişim hâlinde olmalı, bir sorun olduğunda öğretmeni, eğitim kurumunu suçlamamalı; öğrencideki sıkıntıları gidermeye çalışmalıdır. Aile, kendi sorumluluklarını öğretmene, eğitim kurumuna yıkarak istediği sonucu elde edemez.
Hiçbir öğretmen, anne ve babanın; hiçbir eğitim kurumu aile kurumunun yerini tutamaz…