Vefa güzel şey… Ömrünü Türkçeye vermiş nice yazarımız, şairimiz, sanatçımız bu vefa duygusu sayesinde yaşıyor-yaşatılıyor. Bir yazarın veya şairin ölümünün ardından kitaplarının baskısı tükendiyse zamanla unutuluyor. Nice büyük şairin kitaplarının bulunamadığı zamanları hatırlayın…
Ülkemizdeki edebiyat ödüllerine -özellikle de şiir ödüllerine- baktığımızda ilginç bir manzarayla karşılaşıyoruz. Pek çoğu büyük şair ve yazarın ismiyle verilen bu ödüllerin sürdürülebilir olması bir hayli zor. İşin maddi yanı bir yana organizasyon, jüri, değerlendirme, bir araya gelme gibi konular önemli bir mesai gerektiriyor. Hele ki gönüllü olarak sırf vefa duygusuyla yapılıyorsa bu tür ödüllerin tökezlemesi kaçınılmaz hale geliyor.
Gördüğümüz kadarıyla arkasında bir vakfın, kuruluşun veya yayınevinin bulunduğu ödüller devamlılık sağlayabiliyorken bir grup yazarın vefa duygusuyla bir araya gelip başlattığı ödüller kalıcı olamıyor. Örneğin Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri, Varlık dergisi ve Varlık Yayınevi'nin desteğiyle istikrarlı şekilde devam ediyor. Bir diğer örnek olan Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri ise Cevdet Kudret ailesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve TÜYAP iş birliğiyle her yıl farklı alanda ödüller vermeye devam ediyor.
Sürekliliğini kaybeden ödüllere ise Cemal Süreya Şiir Ödülü gösterilebilir. Bu büyük şairimizin ismiyle başlatılan yarışma 1991-2010 arasında düzenli olarak yapılmasına rağmen sonrasının gelmediği görülüyor. Melih Cevdet Anday Edebiyat Ödülü ve Necatigil Şiir Ödülü de benzer bir kırılmayla 2019’dan sonra sürdürülemedi. Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (1957-1994), Turgut Uyar Şiir Ödülü (2011-2015), Ruhi Su Şiir Ödülü (2016-2017), Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü (1980-1987), Orhon Murat Arıburnu Ödülleri (1990-2004), Memet Fuat Ödülleri (2004-2010) devamlılığını yitiren ödüllere örnek gösterilebilir.
Türk Dil Kurumunun şiir dalında bir ödül vermemesi hakikaten şaşırtıcı. Sanıyorum şairler dünyasında çekişmeye dâhil olmak ve risk almak istemiyorlar. Oysa devlete bağlı böylesi bir kurumun edebiyatın her alanında ödül vermesi beklenir. Fakat bu tür kurumlar bürokratik sığlığa teslim olunca ortaya elle tutulur icraat çıkmıyor.
İstikrarlı şekilde bugünlere ulaşan bazı ödüller ve destekleyen kuruluşlar şöyle: Haldun Taner Öykü Ödülü (Milliyet Gazetesi), Metin Altıok Şiir Ödülü (Kırmızıkedi Yayınları), Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü (Mayıs Yayınları), Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri (İş Bankası), Behçet Aysan Şiir Ödülü (Türk Tabipler Birliği), PEN Türkiye Şiir Ödülü (PEN Türkiye), Sait Faik Hikâye Ödülleri (İş Bankası), Talât Sait Halman Çeviri Ödülü (İKSV), Sedat Simavi Ödülleri (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti), Erdal Öz Edebiyat Ödülü (Can Yayınları)…
Dikkat edilirse verilen ödüllerin büyük kısmı sol dünya görüşüne sahip kurum ve kuruluşlar tarafından düzenleniyor. 1950’lerden bugüne edebiyat dünyasının gündemini bu görüşe sahip insanların belirlemesi şaşırtıcı olmasa gerek. Bu yarışmaların ilginç yanı, sağ dünya görüşüne sahip muhafazakâr bir isme ödül vermemeleridir. Hatta kimi ödül şartnamelerinde katılımcıların nasıl olması gerektiğine dair maddelerle karşılaşabiliyorsunuz. Bu ödüllerin bir özelliği de kazananlara maddi bir kazanç sağlamalarıdır. Bu destek ve dayanışması sol camianın edebiyatta uzun yıllar süren tekelini izah ediyor.
Muhafazakâr camianın ödüllerine bakıldığında ise içler acısı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen bu ödüllerin edebiyat camiasında yeterli ağırlığa sahip olduğunu söyleyemiyoruz. Pek çoğunun maddi bir ödül vadetmiyor oluşu da bu ilgisizliğin sebeplerinden birini oluşturuyor. Oysa az da olsa maddi bir ödül verilebilse ve jüriler liyakatli isimlerden seçilebilse pekâlâ bir karşılığı olabilir. Muhafazakâr camianın kısmen devamlılığını sürdüren ödüllerine; Star gazetesi tarafından 2014’ten bu yana düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen Kültür Sanat Büyük Ödülleri, Bursa Osmangazi Belediyesi tarafından 2001’den bu yana düzenlenen Tanpınar Ödülleri, Memur-Sen tarafından birkaç yıldır düzenlenen Mehmet Akif İnan Ödülleri, Eskader Ödülleri ve 40 yıldır düzenlenen Türkiye Yazarlar Birliği ödülleri örnek gösterilebilir. Kısacası sağ camianın edebiyat ödülleri konusunda atacak daha çok adımı var.
Muhafazakâr camianın, her biri büyük şairler olan Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Arif Nihat Asya gibi isimlere vefa göstermesi ve her birinin adına sürdürülebilir, kuşatıcı, adil ödüller düzenlemesi çok mu zor? Bir Yunus Emre adına, bir Mevlana adına, Mehmet Akif, Ömer Seyfettin, M. Fuat Köprülü, Peyami Safa, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Yücel Çakmaklı, Tarık Buğra adına ödül düzenlenmesi çok mu zor? Bu alanı boş bıraktığımız ölçüde sanat ve edebiyat alanında söz söyleme hakkımız olamıyor. Ondan sonra da kürsüye çıkan filanca sanatçı neden Türkiye aleyhine konuşuyor diye hayıflanıyoruz. Bakarsak bağ olur… Umarım yeni dönemde yayınevlerimiz, vakıflarımız, faizsiz finans kuruluşlarımız bu konulara el atar ve yaşadığımız kültürel yozlaşmanın önüne bir nebze olsun geçebiliriz. Bunun yolu ise en başta söylediğimiz vefadan geçiyor. Kendi yazarımıza, şairimize, sinemacımıza vefa!