Geçen haftaki yazılarımdan birinde “Susmak sözlerin efendisidir” demiştim. Öyle olduğuna inanıyorum yine. Ama hangi durumlarda böyledir diye düşünüyorum şimdi. Her vakitte, her halde ve herkese karşı susmak icap eder mi acaba? Bence hayır. Zira bazıları o susuşunuzdaki asaleti anlayacak değiller.
Bazılarına karşı susmamak gerekiyor. Rezilliklerini, pisliklerini, alçaklıklarını suratlarına vurmak gerekiyor. Gerçi bu hallerini de çok görmüyorum onlara. Zira darbımeseldir “kış kışlığını puşt puştluğuna” denir. Bu durum da öyle.
Hangi durum olduğunu da söyleyeyim. Zaten eskiden beri olan ama ara ara bir ishal durumu gibi ortaya çıkan ve içlerindeki pislikleri durduramadıkları halden bahsediyorum. Fransa ile başlayıp da Hollanda ve sair ülkelerden çıkan ve çaresiz kaldıkları her anda yaptıkları gibi mukaddesatımıza saldırışları bu söylediğim. Kendi ayakları pisliğin içindeyken başlarını uzatıp da etrafa pislik atmak adamların kanlarına işlemiş zaten. Ve durmayacaklar da zira fıtratları bu. Bir gün Fransa oluyor isimleri, bir gün Hollanda bir gün bilmem ne… Fark etmiyor. Zira “Küfrün milleti tektir” ve anlayacağı şekilden konuşmak gerekir. İşte bu halde de susmak değil hakikati bir tokat gibi yüzlerine vurmak gerekir.
…
“Bunların fıtratında bu hal var” dedim ya daha öncede pek çok defa bu mevzu ile ilgili yazdığımı biliyorum ve ne yazmışım diye bir baktım.
O gün ne düşünüyorsam ve ne dediysem bugün de aynı aslında. Yine böyle bir halde şöyle yazmışım;
“Mukaddesat kırmızı çizgidir bizim için. Oraya dokunan, oraya yaklaşan ve ona dil uzatan olduğu zaman haddini bildirmek gerekir ve öyle de olmuştur zaten şimdiye kadar.
Ne tuhaf çok eski zamanlardan beri olduğu gibi şimdi de çıkıp mukaddes saydıklarımıza laf eden adamlar var. Hz. Peygamber’e dil uzatan, O’na ve O’nun yolunda olanlara ağzından salyalar saçarak saldıran adamlar var. Olsunlar, oldular ve olacaklar da. Burada asıl mesele bizim ne yaptığımız ne cevap verdiğimiz ve nerede durduğumuz olmalı.”
Ve susmamak gerekir bunun karşısında diye de eklemişim “İnsan konuştuklarından hesaba çekilecek, doğru. Ama ya sustukları? Sustuklarından da sual edilmeyecek, onların da hesabını vermeyecek mi? Hem madem “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” o vakit insan sustuklarının da karşılığını görecek ve onların da hesabı sorulacaktır. Şükür ki ahiret diye bir şey vardır. Ve zulme sessiz zulmü yapan gibidir fehvasınca her birimizden her bir şeyin hesabı sorulacaktır.”
…
“Ebu cehiller ölmedi” diye bir söz vardı. Doğru sözmüş hem de çok doğru. Suretleri değişse de oldukları gibi duruyorlar.