Yok, olduğunu zannettiğin zamanlarda kâinatın sahibi insanoğluna yepyeni fırsatlar verir. Kullana bilene ne mutlu.
Zamanı geldiğinde ağacın yeni meyvelenen dalları misali serüvenine devam eder insanoğlu. Bereketlene ne mutlu.
Kâinatı var eden Allah(cc) insanoğlunun hangi durumlarda nasıl bir pozisyon alacağını görmüş ve bu durumu kayda geçirmiştir.
Çünkü Allah (cc) zaman ve mekân ile sınırlı değildir ve her şeyi başından sonuna dek görmüş ve kayıt altına almıştır. İnsanoğlu ise bunu yeni yaşanıyor ve gerçekleşiyor sanıyor. Ne acı.
Yakınlık otağı ve yüce aşk ağacı arasında tek bir adım var aslında. Bir engeli kaldırıp öbürüne geçmekte zorlanıyor insanlık. Ebediyet otağına girmek varken zillet otağında debelenip duruyor. İzzetle sadır olan sözü dinlememekte direniyor. Ne fakirlik.
Gölgeye benzeyen vehimlerini bırakıp nurlu yakin derecelerine çıkması, Hak gözünü açmasıyla alakalı ama bilmiyor ne yazık ki.
‘O’nu istiyorsan başkasını isteme. Güzelliği seviyorsan gözlerini dünyada olanlardan çevir. Çünkü iki aşk su ile ateş gibi tek bir gönle sığmaz.
İnsanoğlu yokluk çöllerindeydi, onu bu madde dünyasından çıkarttılar. Kâinattaki bütün zerreleri ve hakikatleri ona sundular. Nasıl ki ana karnından çıkmadan önce insanoğlu için nurlu süt pınarları hazırlandı ve insanoğlunu buluşturdu, sevgisini kalbine koydu, ama sen gafil çağına erince bütün bu nimetleri hiçe sayarak boşa çıkarmaya başladı yine insanoğlu. Ne nankör.
Her insan bir oyuncudur, isterse oyuna ve taklide düşman olsun. O halde, insan her zaman kendini sergileme derdinde olmuştur. Böyle olunca dünyadaki karşılaşmamız bizi büyülü bir kıvamda acımasızca yakmamalı, kül etmemeli, tüketmemeli gerçek değerleri kaybetmemeliyiz. Bunun kaybı sadece kendimize aittir. Değerden bir kayıp söz konusu değildir. Zarar görecek olanda biz oluruz sadece.
Aşkta yoğunlaşıp, özneyle nesnenin birbirine karıştığı bir buluşma meydana getirilmeli. Bir olunmalı. Gerçek değere doğru yönelmeli.
Küçük derelerin okyanusa kavuşma isteği gibi bir özlem yaşamalı insan. Fail ile fiilin birbirine karıştığı aşk da yok olmalı.
Önceden bilinecek, dünyanın yasalarına göre hesaplanacak bir olay değildir bu. Gerçekleştiği anda asla tereddüt etmemeli. Başka yollar aramamalı.
Aşk inatçı bir serüvendir. Gerçek aşk, tüm engelleri kalıcı bir biçimde, kimi zaman acı çekerek alt eden aşktır. Bu yaşanmadan bilinemez. Bulunduğunda da asla gevşememeli, kazandım dememeli.
‘Kötülerin arkadaşlığı gamını arttırır, iyilerin yoldaşlığı gönlünün pasını giderir. Her kim Allah ile ünsiyet etmek isterse onun seçkinlerinin sözünü işitsin.’ Diyenlere kulak vermeli.