Düşmanımın düşmanı dostumdur, mantığı sadece bir sapkınlıktır

Abone Ol

Nasıl ki 15 Temmuz darbe girişimi uluslararası bir operasyonsa, 17-25 Aralık da aynı mahiyettedir. Her ikisi de iktidarda ki hükümeti hedef alıyor gibi görünse de asıl amaç iktidarı ele geçirip dışa bağımlı bir köle haline getirmektir. Her ikisinde de ABD derin devletinin bariz izlerini görebilirsiniz. Bunun için dış politika uzmanı falan olmamız gerekmiyor. Çünkü Her şeyi gözümüzün içine soka soka yaptılar, yapıyorlar.

TRUMP seçimlerden hemen önce darbe girişiminde 12 CIA mensubunun yardımcı olduğunu açık açık söylemişti. Yine eski ABD elçisi James Jeffrey’in sözleri ortada “Batı daha önce Erdoğan’dan daha otoriter olan çok liderle muhatap oldu, olmaya da devam ediyor. Ama fark şu; Suudlar, Mısırlılar -lisanımı maruz görün- her koşulda bize yaltaklanıyor. F-16’ları, müttefiklik ilişkilerini falan düşünerek bizimle aynı değerleri paylaşıyormuş gibi yapıyorlar. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor.” 17-25 darbe girişiminde başarılı olsalardı, 15 Temmuz olmayacaktı. Ya da GEZİ de başarılı olsalardı 17- 25 olmayacaktı diyebiliriz. Yani sürekli deniyorlar. Her şeyi deniyorlar. Nihai olarak bangır bangır şunu söylüyorlar. Eskisi gibi ol, sözümüzden çıkma…

Bizim ise bir karar vermemiz gerekiyor. Binlerce yıllık kadim geleneği ve duruşu olan bir devlet mi ya da söz dinleyen kukla devlet mi olacağız? Bazılarına hamasi bir söylem gibi gelen Cumhurbaşkanımızın sözleri aslında emperyalistler tarafından Eskisi gibi ol, sözümüzden çıkma, yoksa bunları yaparız tehdidine verilen cevaptır. Başaramayacaksınız, Milletimizi bölemeyeceksiniz, bayrağımızı indiremeyeceksiniz, vatanımızı parçalayamayacaksınız, devletimizi yıkamayacaksınız, ezanlarımızı susturamayacaksınız, bu ülkeye diz çöktüremeyeceksiniz, bu halka boyunduruk vuramayacaksınız.”

Bin yıldır yurt tuttuğumuz bu kadim coğrafyanın sahibi olmanın bedeli vardır. Yıkılıp kurulan bütün devletlere bakarsanız kahramanlıklar tarihimiz kadar ihanetler tarihimiz olduğunu da görürsünüz. Yani yılmayacaklar. Sonuna kadar devam edecekler. İçimizde örgütledikleri maşadan başka bir şey olmayan FETÖ deşifre oldu. Bundan sonra sadece diaspora olarak kullanacaklardır. Benim korkum bu vazgeçmeyeceklerin henüz deşifre olmayan kimlerle çalışacakları sorusundadır.

Yukarıda belirttiğim net bir tarafa çekiştirilemeyecek gerçeklere karşı sırf Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden buna alet olabilecek en hafif tabiriyle körleştirilmiş, tek taraflı enformasyona sahip ve bütün algı operasyonlarına açık bir kitle var. Dikkatli analiz edilirse iç savaş ve işgal hedefleyen 15 Temmuz gecesi okutulan bildiri halka değil, sadece bu kitleye hitap ediyordu. Ve bu kitle yakın tarihimizdeki en alçak yalana inanıyor. Her şey bu kadar aleniyken, Güney sınırın, doğu sınırın boşaltılmış, İngiliz ordusu hazırlık emri almış, Türkiye’nin nitelikli kuvvetleri karşı karşıya getirilmiş, emperyalistlerin tamamı tarafından desteklenmiş, binlerce yaralı, 250 şehidin olduğu geceye “kontrollü darbe” diyenlere inanacak kadar kör ve sağır haldedir.

Vazgeçmeyecekler dedim ya; Heybeliada’da kuyruğundan yakaladıklarımız yeni bir GEZİ organizasyonu için oradaydılar. Hedef kitleleri aynı kitleydi. 17-25 Aralık ABD’de devam ediyor. Savcının iddiasında açı açık ABD çıkarlarından bahsedilmesine, Devlet bankasının “Bankamızın tüm iş ve işlemleri, ulusal ve uluslararası bağımsız denetim kuruluşlarınca düzenli olarak denetlenmektedir. İlgili döneme ilişkin yapılan denetimlerde dış ticaret işlemleri de dahil bankacılık hizmetlerimizin hiçbirisinde uluslararası bankacılık kurallarına ve hukuka aykırılık tespit edilmemiştir. Herhangi bir ülkeyle ilgili olarak mahiyeti belirsiz ve hukuksuz hiçbir ticari işleme taraf olunmamış, kaynağı ve mahiyeti belirsiz hiçbir transfer işlemi gerçekleştirilmemiştir.” Açıklamasına rağmen bu kitleyi hedef alan sözde milli sözcüler ABD tezlerini basında kamuoyuna karşı savunuyor, gazetelerdeki köşelerinde utanmadan açık açık yazıyorlar. Biliyorlar ki artık bu kitle düşünmeden inanabiliyor. Bu kitle aslında kendisini bağımsızlıkçı olarak tanımlıyor. Onlardan bazılarına James Jefrey’in sözlerini dinletiyorum, boş gözlerle dinleyip bir süre sonra utanmadan tamam diyorlar, Erdoğan giderse sorun kalmayacak. Bağımsızlığın tanımını bile unutacak kadar beyinleri sağırlaşmış. Keşke Türkiye’yi düşman oldukları emperyalist basından takip etseler diyorum. Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığı sadece bir sapkınlıktır.

İktidarı ele geçiremeyenler muhalefeti ele geçirmek için her şeyi yapacaklardır. Bu kitlenin devlet ve iktidar kavramları arasındaki sınırı bilmemeleri ayrı bir cehalet örneğidir. Maltepe mitingi aslında emperyalistlerin bir göz dağı olarak da okunabilir. “Biz istersek ikinci bir tahriri Türkiye’de hala yapma potansiyeline sahibiz” Maalesef adeta sosyal patolojiye dönüşmüş, her yalana inanmaya hazır bir kitle ve bunun başında operasyonla gelmiş bir lider var. İçlerinden biri bu yazıyı okuyorsa, şunu duysun istiyorum: “Kardeşim bizi sevmek zorunda değilsiniz. Bizim gibi düşünmek zorunda değilsiniz. Hatta bizden nefret edin tek istediğim sadece Ülkenizi sevin, Vatanınızı sevin, o zaman eminim ki beni de seversiniz zaten…”