25 gün sonra yerel seçimlerin yaşanacağı ülkemizde siyasetin nasıl finanse edildiğini anlayabilmek için dünya üzerinde bu finansmanın nasıl geliştiğini ve yapıldığını çok iyi analiz etmek gerekiyor.
Tüm ülkelerde şeffaf, açık ve hesap verebilirlik ilkeleri ortak nokta olarak belirlense de bu konuya yakın olan ülkelerin daha çok gelişmiş ülkeler olduğuna şahit oluyoruz.
Bu anlamda tarihsel sürece bir göz atıldığında 1883’te Birleşik Krallık’ta Hileli ve Yasadışı Uygulamalar Yasası’nın kabul edildiğini sonrasında ise 1900 yılında ABD de büyük şirketlerin federal seçimlerdeki etkisinin ortadan kaldırıldığını biliyoruz.
1907 de ABD-Tilman Yasası, banka ve şirketlerin siyasi parti ve adaylara bağış yapmaları yasaklandı.
1910 yılında ise ABD-partilerin ve adayların gelir ve giderlerinin kamuoyuna açıklanmasına ilişkin yasal düzenlemeler yapıldı.
1920 tarihinde Kanada-dernek ve sendikaların siyasi parti ve adaylara bağış yapmaları yasaklandı.
Birleşik Krallık–Bazı asalet unvanlarının partilere bağış yapan zenginlere satılmasını engelleyen yasa 1925 yılında çıkarıldı.
1943’ten 1947 ye kadar geçen sürede ABD-Savaş Dönemi Çalışma Yaşamı’nın Sorunları Yasası ve Taft-Harley Yasası ile sendikaların siyasi parti ve adaylara bağış yapmaları yasaklandı.
1950’de ilk defa Kosta Rika, Arjantin ve Porto Riko’da partilere kamusal yardım verildi.
1959’da Batı Almanya-partiler düzenli olarak devlet tarafından desteklenmeye başlandı.
Tarih 1960’ı gösterdiğinde ise Birleşik Krallık’ta müteahhitlerle siyasetçiler arasındaki karanlık ilişkileri yansıtan “Poulson Olayı” ortaya çıktı. Ayrıca İskandinavya ülkelerinde partiler düzenli olarak devlet desteği almaya başladı.
1963’te Avusturya da partiler düzenli olarak devlet desteği almaya başladı.
1967’de Batı Almanya-partilere ve adaylara seçim kampanyaları için devlet yardımı verilmeye başlandı.
1969 yılında İsrail’de partilere ve adaylara seçim kampanyaları için devlet yardımı verilmeye başlandı.
İspanya, İtalya, İsrail-partiler devlet tarafından desteklenmeye başlandı. İspanya, İtalya, Kanada, ABD – partilere ve adaylara seçim kampanyaları için devlet yardımı verilmeye başlandı. Fransa -“emlak Gaullisliği”- partilerin yasa dışı gelir kaynaklarıyla ilgili skandal patlak verdiğinde ise yıl 1970’di.
1971’de ABD-Federal Seçim Kampanyası Yasası, sendika ve şirketlerin seçimlerde etkin olması sağlandı.
1974 yılında ise ABD-Watergate Skandalı, özel kişilerin ve kurumların yapacakları yıllık siyasi bağış miktarları yeniden belirlendi.
Japonya-Lockheed Skandalı sonucunda eski Başbakanlardan Kakuei Tanaka 4 yıl hapse mahkûm oldu. Özel kişilerin ve kurumların yapacakları yıllık siyasi bağış miktarları yeniden belirlendiği yıl ise 1976’dır.
1980 yılında Fransa’da çeşitli partilerin karıştığı sahte fatura davaları açıldı.
1981’de Batı Almanya “Flick Şirketi”nin partilere yaptığı bağışların yüzde 26’sını siyasi çıkar karşılığında verdiği ortaya çıktı.
1945 ile 1987 yılları arasında İtalya – kamu kaynaklarının yasa dışı kullanıldığı 101 yolsuzluk olayı belirlendi.
1989’da eski Doğu Avrupa ülkelerinde siyasetin finansmanı yasalarla düzenlendi. İspanya da iktidar partisi, bürokratik yanaşmacılık olarak tanımlanan yolsuzluklarla suçlandı.
1990’a geldiğimizde ise İspanya hükümet üyelerinden Alfonso Guerra, kardeşiyle ilgili yolsuzluk iddiaları üzerine hükümetten istifa etti. Ayrıca İspanya Halk Partisi’nin 2 üyesi inşaat sektörü ile ilişkilerinde rüşvet nedeniyle tutuklandı. Diğer taraftan İngiltere, Margaret Thatcher’ın Başbakanlığı döneminde, Muhafazakâr Parti’ye bağışta bulunan 174 özel sektör temsilcisine asilzade ya da şövalye unvanı verildi. Bu unvanlar, yolsuzluk aracı haline geldi.