Gündem

Dün 28 Şubatçılar vardı bugün 15 Temmuzcular var

Abone Ol

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, AK Parti Erzurum İl Başkanlığı tarafından Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde düzenlenen siyaset akademisi programında partililere hitap etti.

İddiası büyük olan siyasi hareketlerin fikri zeminlerinin de çok kuvvetli olması gerektiğini belirten Kurtulmuş, parti olarak bir taraftan Türkiye’yi imar etme mücadelesini yaparken, diğer taraftan da büyük medeniyeti yeniden ihya ve inşa etme mücadelesini sürdürdüklerini kaydetti.

15 Temmuz akşamı yaşanılan ihanetin, tarihsel köklerinden kopuk bir ihanet olmadığını anlatan Kurtulmuş, “FETÖ denilen eşkıya çetesi 40 yıllık bir hazırlık yaptı ve bu hazırlığın neticesi olarak 15 Temmuz’da, belki biraz da planladıkları tarihten öne alarak bir darbe teşebbüsünde bulunmuş değiller. Mesele sadece bundan ibaret değildir. Mesele, Türkiye’de bir medeniyet siyasetinin, bu ülkenin yeniden kendi ayakları üzerinde yükselmesinin önünü kesmek. Mesele güçlü ve büyük bir Türkiye’nin oluşmasına katkı sağlayacak AK Parti siyasetinin kuvvetlenmesini önlemektir.” diye konuştu.

1960 darbesini hatırlatan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bu darbenin sadece iktidar hırsıyla yapıldığının zannedilmemesi gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi:

“60 darbesini yapanlar da aynen 15 Temmuz’un canileri gibi güçlü ve büyük bir Türkiye’nin yürüyüşünün, o hızın önüne geçmek, Türkiye’yi bir şekilde güçlü olmaktan uzaklaştırmak için bu darbeyi yaptılar. Aynı şekilde 28 Şubat’ta imam hatiplerin kapısına kilit vuranlar, üniversiteler ve liselerde başörtülü kızlarımızın içeriye girmesine mani olanlar, sadece o gençlerin eğitim hayatlarını sonlandırmak için o haince işleri yapmadılar. Onları aynı zamanda yeniden güçlü büyük Türkiye’nin önünü kesmek için yaptılar. Dolayısıyla mücadele ettiğimiz siyaset alanında tarafları ve niyetleri çok iyi anlamak, görmek, değerlendirmek mecburiyetindeyiz. 28 Şubatçılar dün vardı bugün 15 Temmuzcular var. Yarın başkaları olacak. Yarın bu ihanet odakları başka usul ve yöntemlerle önünüzü kesecekler. Yeter ki biz ne yaptığımızı iyi bilelim.”

“Dünyanın neresinde kardeşlerimiz varsa, oralara kadar uzanacağız”

Kurtulmuş, Türkiye’nin uzun bir modernleşme tarihine sahip olduğunu, Osmanlı’nın yıkılmasından sonra başlayan süreçle birlikte Türkiye’nin siyasette, ekonomide, toplumsal hayatta yeniden dizayn edilmeye çalışıldığını belirtti.

“Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayarak cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren maalesef Türkiye’deki sistemin ana hatalardan birisi, ‘mutlak batıcılık’ dediğimiz hastalıktır.” diyen Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

“Biz Osmanlı olarak batı karşısında yenildik. ‘Onlar ne yapıyorlarsa doğru yapıyorlar. Biz onları taklit edersek, biz de adam oluruz, biz de güçlü oluruz’ anlayışıdır. Dolayısıyla AK Parti’nin bugün temsil etmiş olduğu siyasi çizginin zıttı olan çizgi ise maalesef mutlak batıcı bir anlayışla hareket etmiştir. Taklitçi bir şekilde hareket etmiştir ve siyasal sistemin kodları da bunun üzerine kurulmuştur. Bu memlekette uzun yıllar ezanlar Türkçe okundu. Bu memlekette uzun yıllar kıyafet yasağı uygulanmasının en temel nedenlerinden birisi de işte bu mutlak batılılaşma histerisidir. Başörtüsü ile sakalla modern olunamayacağı, insanların dini kisve altında bulunmalarının Türkiye’nin ilerlemesine mani olacağını düşünen bir anlayıştır. Onun için orada ne varsa, onu taklit etmeyi önemli bir olarak gördük.”

Türkiye’nin dünyanın pek çok yerindeki mazlumlara yardım ettiğini anımsatan Kurtulmuş, “Bize ‘ne işiniz var Myanmar’da?’ diyorlardı. Yıllardır bize ‘ne işiniz var Şam, Halep ile’ diyorlardı. Kardeşim, Biladüş Şam diye bir yer vardı. Oralar bizim atalarımızın at koşturduğu yerlerdi. Oralar hala bizim kardeşlerimizin, dostlarımızın, hısımlarımızın, akrabalarımızın çile çektiği yerlerdir. Biz onlarla tabii ilgileneceğiz. Şimdi bize, ‘ne işiniz var Musul’da?’ demeye getiriyorlar. Kusura bakmayın, Musul dediğiniz yer bu salonda bulunanların, herkesin tanıdıklarının, akrabalarının, hısımlarının olduğu yerdir. Şimdi AK Parti, bu ufku açmaya çalışıyor. Dünyanın neresinde kardeşlerimiz varsa, oralara kadar uzanacağız, hallerini soracağız, elimizi uzatacağız, onları ayağa kaldıracağız.” değerlendirmesinde bulundu.

“Kendilerinden hiçbir zaman cumhurbaşkanı seçtiremeyeceklerini biliyorlar”

Türkiye’de, tepeden inmeci, halka güvenmeyen çizgide olanların bulunduğunu aktaran Kurtulmuş, başkanlık tartışmaları üzerinden örnek vererek, şöyle konuştu:

“Başkanlık, ‘şöyle olmaz, böyle olmaz’ diyorlar. Hemen yan çizmeye başlıyorlar. Kardeşim, başkanlık sistemini tartışıyorsan biz, Türkiye’de başkanlık sisteminin, halkın işlerinin daha çabuk görülmesi için etkin bir yürütmenin olması için doğru bir yol olduğuna inanıyoruz. Ama sonra da şunu söylüyoruz. ‘Parlamentoya getiririz, geçerse ne ala.’ Parlamentoda 367’yi bile geçse yine millete gideceğiz. 330’dan az alır, milletin vekilleri ‘istemiyoruz’ derse, başımızın üstüne. Bir laf söylersek namerdiz. Gidelim millete, millet karar versin. Başkanlık sistemini kabul ederse eyvallah. Kabul etmezse de eyvallah. Çünkü biz halka güveniriz, millete güveniriz. Problem de tam burada. Neden itiraz ediyorlar? Halk seçtiği zaman, kendilerinden hiçbir zaman cumhurbaşkanı seçtiremeyeceklerini biliyorlar. Bundan sonra cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi devam ettiği sürece, bu milletin sokağından, pazarından, çarşısından geçmeyen, bu milletin şarkısını, türküsünü söylemeyen, tarihini benimsemeyen, mescidi, camisinden yolu geçmeyen hiç kimse bu memlekette cumhurbaşkanı olamayacaktır. Biz böyle istediğimiz için değil, Türkiye’nin sosyoloji böyle olduğu içindir.”