Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail aleyhinde açtığı soykırım davasında Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) aldığı tedbir kararı İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırıları durduramadı.
Filistin direnişi de hem kara operasyonuyla Gazze Şeridi’ne giren işgal güçlerini hedef almaya hem de Tel Aviv başta olmak üzere İsrail kentlerine ve Yahudi yerleşkelerine füze atmaya devam ediyor.
Dört aydır bombardıman altında yaşam mücadelesi veren insanlar büyük bir açlık ve salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıya.
Binbir güçlükle Gazze Şeridi’ne ulaştırılabilen insani yardımlar yeterli değil.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, önceki gün Tiran’da Arnavutluk Avrupa ve Dışişleri Bakanı Igli Hasani’yle görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Gazze Şeridi’nde yaşanan trajediye dikkati çekti.
“İsrail tarafından Gazze’de rehin alınmış milyonlarca Filistinlinin açlıkla ve salgın hastalıkla katledilme tehlikesiyle karşı karşıyayız” diyen Fidan, farklı yöntemler kullanarak Gazze Şeridi sakinlerinin açlıkla ve salgın hastalıkla yok edilmesini önleyecek tedbirler alma çağrısında bulundu.
Tam bu noktada “Ne gibi yöntemler kullanılabilir?”, “O yöntemleri kim ve nasıl kullanacak?” türünden sorular gündeme geliyor.
“Var olan metotların dışına çıkarak Gazze’ye yardım götürmenin mümkün kılınması gerektiğini” söyleyen Fidan’ın açıklamalarından çağrının muhatabının “uluslararası toplum” olduğu anlaşılıyor.
Ancak uluslararası topluma yapılan bu çağrı için Arap şairin şu beyti söylenebilir:
“Leqad esma’te lev nâdeyte hayyen / velâkin lâ hayâte limen tunâdî” (Şayet canlı birine seslenseydin duyurabilirdin / Fakat seslendiğin kişide hayat yok).
İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) ABD vetosuyla korunurken ve uluslararası toplumu oluşturan ülkelerin birçoğu Netanyahu hükûmetinin Filistinlileri aç ve susuz bırakma politikasına destek vererek Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) sağladıkları finansal yardımı askıya almışken Fidan’ın çağrısına oradan olumlu cevap gelmesi neredeyse imkânsız.
Gazze Şeridi’ne mevcut koşullarda insani yardım ulaştırmanın iki yolu var.
Birincisi, yardımları Mısır’ın El-Ariş Limanı’na göndermek ve oradan İsrail’in onayıyla Refah Kapısı ya da Kerem Ebu Salim Kapısı’ndan Gazze Şeridi’ne girmesini beklemek.
İkincisi ise İsrail’e rağmen havadan ve denizden Gazze Şeridi’ne yardım ulaştırmak.
Birinci yol şu an zaten kullanılıyor.
İkincisi için ise İsrail ile savaşı göze almak gerekiyor.
Ateşkes ve esir takası için yürütülen dolaylı görüşmeler kilitlenmiş durumda.
Hamas kalıcı ateşkes ve işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nden çekilmesini isterken Netanyahu hükûmetinin hedefi, İsrailli esirleri kurtardıktan sonra savaşa devam etmek.
Yeniden işgal ve tehcir gibi konularda Washington ve Tel Aviv arasında görüş ayrılığı olsa da Gazze Şeridi’ndeki Hamas yönetimini ve direnişi sona erdirme noktasında görüş birliği içindeler.
Netanyahu’nun istifası ve seçim yapılıp yeni bir hükûmet kurulması da çözüm getirmeyecek.
Çünkü sandıktan büyük ihtimalle Itamar Ben-Gvir, Bezalel Smotrich ve Amihai Eliyahu gibi isimler çıkacak ve belki de mevcut hükûmetten daha fanatik bir hükûmet kurulacak.