Dosta güven, düşmana gözdağı

Abone Ol

Türkiye’nin milli güvenliğini ve geleceğini tehdit eden “terör koridoru” projesini yerle bir etmeyi hedefleyen “Zeytin Dalı Harekâtı” nihayet başladı.

Türk Ordusu ve Özgür Suriye Ordusu’nun birlikte gerçekleştirdiği operasyonun birinci amacı Afrin’i teröristlerden arındırmak ve yanı başımızda her geçen gün büyüyen tehlikeyi ortadan kaldırıp Türkiye’yi kuşatma hayallerine son vermek.

Bununla birlikte çok önemli yan etkileri de olacaktır.

Örneğin, operasyonun başarısı ülkemize yönelik düşmanca planları ve kirli emelleri olanları korkutacak.

Türkiye’nin kolay lokma olmadığını anlayacaklar.

Herhangi bir uyarıda bulunduğu zaman kesinlikle blöf yapmadığını ve sabrını sınamaya kalkışamayacaklarını öğrenecekler.

Ankara “Asla izin vermeyiz” dediğinde gerçekten de izin vermeyeceğini ve bunun için ne gerekiyorsa yapacağını bilecekler.

Sözümüzün artık daha fazla ağırlığı olacak ve bundan böyle herkes adımlarını Türkiye’nin tavrını hesap ederek atmak zorunda kalacak.

15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimine rağmen Türk Ordusu’nun gücünden hiçbir şey kaybetmediğini, aksine içindeki parazitleri temizleyerek iyice güçlendiğini tüm dünya görecek.

Türkiye, Zeytin Dalı Harekâtı’nı başlatarak kararlılığını ortaya koydu.

Operasyonun başarısı Türkiye’nin dostlarına da güven verecek.

Doğru yerde durduklarını ve güçlü bir müttefike sahip olduklarını hissedip rahatlayacaklar.

Dolayısıyla Türkiye’nin dostluğu daha değerli hale gelecek.

Şu ana kadar operasyon her yönden gayet başarılı ilerliyor.

Ankara, ilgili ülkelerin büyükelçilerini Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak bilgilendiriyor.

PKK/PYD’nin operasyonun ilk anından itibaren dezenformasyona başlayacağı ve sivillerin hedef alındığı yönünde asılsız haberler yayacağı biliniyordu.

Kuveyt’te yanan bir apartmanın ve Suriye rejiminin Halep’te vurduğu hastanede yaralanan bir çocuğun fotoğraflarını servis ettiler.

Fakat fotoğrafların eski olduğu ve Afrin’le hiçbir ilişkisi olmadığı anında deşifre edildi.

Bu arada Arap sokağının tepkisine de kısaca değinmek istiyorum.

Arap ülkeleri bugünlerde kendi sorunlarıyla meşgul.

Katar’a abluka uygulayan ülkeler yönetimdeki Es-Sani ailesinden bir ismi, Abdullah Bin Ali Es-Sani’yi mevcut Katar Emiri Temim Bin Hamed’in yerine geçirmeye çalışmıştı.

Hatta adamın adına Twitter’da hesap açıp Katar halkına hitap eden mesajlar dahi yayınladılar.

Abdullah Bin Ali Es-Sani geçenlerde yayınladığı ses kaydında Birleşik Arap Emirlikleri’nde rehin tutulduğunu ve ülkeden çıkmasına izin verilmediğini açıkladı.

Ses kaydının yayınlanmasının ardından BAE’den çıkabilen ve Kuveyt’e giden Abdullah Bin Ali Es-Sani, rehin tutulduğu süre içinde maruz kaldığı baskılar nedeniyle intihar etmeyi dahi düşündüğünü söyledi.

Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın Katar’ın parasında gözü olduğunu ifade etti.

Öte yandan Mısır’da seçimler yaklaşıyor.

Abdülfettah Es-Sisi yeniden adaylığını açıkladı.

Eski Genelkurmay Başkanı Sami Annan da rakibi.

Gidişata göre belki ileriki günlerde Arap ülkelerinden operasyonla ilgili yorumlar gelebilir.

PKK/PYD bugüne kadar hiç halkların yanında olmadı.

Önce Suriye rejimiyle ittifak edip Suriye halkına ve devrimine karşı cephe aldı, sonra Amerika ve Rusya’ya güvenerek Arapları ve Türkmenleri göçe zorladı.

Araplar da PKK/PYD’nin ne mal olduğunu biliyor.

Türkiye’ye karşı “mayın eşeği” olarak kullanmak isteyenler ve sırf Erdoğan karşıtlığı nedeniyle sempati duyuyor görünenler hariç terör örgütünün bölgede neredeyse hiç dostu yok.