Don Kişot yaşıyor

Abone Ol

Don Kişot ya da Don Quijote, İspanyol şair ve romancı Miguel de Cervantes’in yazdığı çok önemli bir edebî eserdir.

Elbette bu eserin edebî değeri üzerinde bir söz söyleme kudreti bende değil.

Cumhur İttifakı İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, son konuşmalarından birinde, "CHP’li yönetim tıpkı Don Kişot gibi. Don Kişot, gerçek sorunlar dururken hayali sorunlarla, hayali düşmanlarla kavga ediyor. Büyük bir kahramanlık örneği gösterdiğini zannederek yel değirmenlerine savaş açıyor. İşte mevcut yönetim de beş yıldır aynen böyle bir zihniyetle hareket ediyor.” ifadelerini kullanınca ünlü edebiyat eleştirmeni Ian Watt’ı hatırlattı bana.

O, Orta Çağ kiliselerinin yükselttiği şövalyeliği, hayali bir şövalye üzerinden alaya alan Cervantes’in eserini, “modern bireyciliğin miti” olarak değerlendiriyordu.

Dolayısıyla bugün ayakları yerden kesik sadece duygularıyla ya da hırslarıyla hareket edenleri tanımlayan, “şövalye ruhu” ifadesi de CHP’li İBB Başkanı için çok şey söyleyebilir bize.

Ian Watt’ın kastettiği gibi İBB Başkanı da -diğer modern egoistler gibi- ilhamını Don Kişot’tan almış gibi görünüyor.

Kendisini her şeyin ölçüsü olarak gören, yüksek bir ego ile mücehhez bir bireyciliğin, kendi partisi içinde bile gösterdiği tavırlar, bu teşbihin hayali olmadığını gösteriyor.

İş üretemeyen bir siyasetçi olarak bütün gücünü polemiklere bağlamış olduğundan sürekli didişecek, kavga edecek birilerini arıyor olmasının altında yatan hâli de yine bir Don Kişot’luğa özentinin sonucu gibi görünüyor.

İBB Başkanı’nın en büyük sermayesinin farkında olan Sayın Kurum da ona bu fırsatı vermediği için iyice boşluğa düşen İBB Başkanı, artık önünde bir “yel değirmeni” bile olmadan hava ile kavga eder hâle geldi. 

Şövalye Ruhu’nun arkasındaki motivasyon kaynağının ne olduğunu iyi bilenler, onun etrafına nasıl özensiz olduğunu ve gayeye ulaşmak için nasıl her vasıtayı meşru bir zeminde kullandığını da çok iyi bilirler.

O ruhun neleri tarumar ettiğini, yakıp yıktığını, talan ettiğini de çok iyi bilirler.

“Bir kere iktidara geleyim bir daha hiç gelmeyeyim.” diyenlerin, iktidardan ne murat ettiklerini de çok iyi gördük ve yaşadık.

Zira İBB Başkanı’nın beş yıllık yönetiminde sergilediği ve “temel atmama” temelindeki anlayış da çok farklı bir zihniyetin ürünü değildir.

İkinci bir beş yıl ya da daha fazlasını murat eden biri, böylesine bir siyasetsiz siyaset izleyemezdi.

Bu çerçevede Murat Kurum’un da çok çarpıcı bir ifadeyle söylediği “Kendi dönemlerinde başlayıp da bitirdikleri tek şey İstanbul.” cümlesi keşke partizan bir eleştiri olsaydı.

Ne yazık doğru ve kaybeden bir İstanbul var ortada.

On altı milyonluk İstanbul’a üç beş lokanta açıp sanki bütün İstanbullulara düşük ücretli yemek veriyor gibi algı yapmak ya da üç beş yurt açıp, üç bin öğrenciye hizmet edip altmış civarında üniversitenin yaklaşık iki milyon öğrencisine hizmet ediyor gibi algı yapmak da işin başka bir Don Kişot’luğuna işaret ediyor.

Don Kişot, Cervantes’in romanında hayali bir kahraman olabilir lakin dün olduğu gibi bugün de yaşamaya devam eden ve kendi vehimleriyle, hırslarıyla ya da hayali düşmanlarıyla kavga eden Don Kişot’lar yaşamaya devam ediyor.

Tek bir farkları var.

Verdikleri zararlar hayali değil…