Ve nihayet beklenen, arzu edilen oldu; milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için gerekli anayasal değişiklik gerçekleşti. Her şeyden önce milletimize hayırlı, uğurlu olsun diyorum…
Bu dokunulmazlık meselesi malum, epeyden beri sıkıntılıydı zaten. Sadece HDP’li vekiller için değil, AKP, CHP, MHP dahil tüm mebuslar için sıkıntılıydı.
Daha doğrusu, asıl millet nezdinde sıkıntılıydı dokunulmazlıkar. Çünkü, sıradan bir insan, bir vatandaş bile yapıp ettiklerinden kanunlar nezdinde, hukuk karşısında hesap verebiliyorsa, vekiller neden hesaba çekilmesindi ki? Onları sıradan bir vatandaştan ayıran, dokunulmaz kılan şey neydi? Üstün meziyetlere sahip olmaları mı? Seçilmiş olmaları mı? Eğitimli olmaları mı? Bilmediğimiz başka başka donanımları mı var yoksa? Hangisi… Halbuki, seçilmeden önce onlar da bizler gibi sıradan insanlardı.
Vatandaşın gözünde vekillerle ilgili arada bir dillendirilen bir şüphe vardı. Şu an itibariyle, bu anayasa değişikliği ile bu güvensizlik bir nebze olsun kalkmış durumda. Bu, hem vatandaşlar bazında, hem de vekiller bazında ciddi bir kazanımdır diye düşünüyorum.
Kanaatim odur ki, hiçbir gerekçe, hiç bir kimseyi, sade bir vatandaştan ne ileri koymalı, ne de geri bırakmalı. Bizim inancımıza göre üstünlük sadece takvadadır. Modern inanca göre ise üstünlüğün sadece üretimde olduğuna inanıyorum ben. Yani, benim gözüme göre bir insanın ürettiği, ürettiğinin kalitesi ancak onu üstün kılar. Üretmek her çağda, her görüş ve düşüncede her zaman artı değerdir.
Bu, tüm partiler için geçerli bir durum.
Bir de, dokunulmazlık konusunda HDP’li vekiller bazında oluşmuş özel, sıkıntılı, bir türlü aşılamayan vaziyet vardı, biliyorsunuz. 7 Haziran seçimleri sonrası dokunulmazlık zırhına bürünüp o kadar çok pervasız davranmaya, o kadar çok suç işlemeye, o kadar çok yasa dışı davranmaya, o kadar çok vurdumduymaz olmaya başladılar ki, en sabırlılarımız bile, “yeter artık!” demek zorunda kaldılar. Hatta bu feryat, en az bizim kadar Kürt vatandaşlarımızdan da çıktı, onlar da bıktı. PKK cenazelerinin ön saflarında onlar, yasa dışı terör örgütü DHKP-C’lilerin savunmasında onlar, Kandil’e silah temininde onlar, yurt dışında Türkiye’yi şikâyet konusunda onlar, her türlü yasa dışı eylemde onlar… Hangi birini sayıp dökelim buraya. Bunları, biz kadar en az siz de biliyor, yaşıyorsunuz.
Sonra, hangi devlet kendine silah çeken, ülkesini bölmeye çalışan teröristlere izin verir? Onlara meclisinde yer açar? Türkiye, devlet olarak gerçekten de şimdiye kadar oldukça sabırlı, metanetli ve akıllı davrandı. Bu süreçte, insan hakları konusunda muadili devletlerden çok daha iyi bir karne sergiledi. Terörist ile sadece silahlı mücadele ile yetinmedi, terörün toplumsal alt yapısını da çökertmek için sade Kürt vatandaşı ile terörist arasındaki ayrımı iyi yapıp, güneydoğulu ve doğulu vatandaşların da kalbini kazandı? Bu bence gerçek bir başarı hikâyesi.
PKK’nın dağlardan ve şehirlerden temizlenmesinden sonra son hamle, meclisten temizlenmesiydi. Şimdi sıra ona geldi inşallah… Ve bu, güçlü Türkiye’nin önündeki belki de son altın vuruş olacak. Kanaatimce bu konudaki zamanlama da çok iyi. Tam, art niyetli bir takım kimselerin(ki, çoğu paralel yapıya mensup) “devlet ciddi olsa, meclisten HDPKK’lı vekilleri temizler, ben bu mücadeleye inanmıyorum, çocuğumu da askere göndermem” dediği anda, anayasal değişiklik gerçekleşti ve hükümet bu konuda ne kadar samimi olduğunu gösterdi. Terör konusunda şimdiye kadar sadece silahlı mücadeleyi seçen, bunun için meşru-gayrı meşru hiçbir yöntemden çekinmeyen devletten, insan halklarına saygılı, sade vatandaşı ile teröristi ayıran, eğitim, bayındırlık, kalkınma gibi bir takım temel problemleri de çözen bir devlet anlayışına geçilmesi, kanaatimce başarıyı da getirdi.
Biliyorsunuz, şehit aileleri çok mağdurdu bu konuda. Yani, oğlu, torunu, kardeşi bir akrabası, bir yakını ya da bir vatan evladı PKK ile mücadelede canını ortaya koyacak, şehit düşecek, ama devletin meclisinde birileri çıkıp aymaz bir halde terör örgütünü savunup, bir de devletten maaş alacak… Ve devlet ona dokunamayacak, sadece diş bileyip, uzaktan seyredecek! Bu mümkün mü? Ya da, akan kan bırakın diz boyunu, boğazınıza kadar geldiyse, nereye kadar bu mümkün? Hangi devlet buna izin verir?!
Şuna inanıyorum ki, bu anayasal değişiklik her şeyden önce şehit ailelerinin yaralarına bir nebze olsun krem olacak, acılarını biraz olsun dindirecek, aileler çocuklarının gencecik yaşta toprakla buluşmasının boş yere olmadığına inanacaklardır. Daha ötesi, vatandaşın devletine güveni daha da artacaktır.
Hayırlı olsun yeniden…