Doğu Türkistan’da sistematik soykırım

Abone Ol

Doğu Türkistan’dan art arda katliam haberleri geliyor. Geçtiğimiz hafta Guma kasabasında nehir kenarında bir araya gelen 8 Uygur Türk’ü, polis tarafından “şüpheli bulunarak” katledilmişti. Ardından ülkenin güneybatısındaki Kaşgar bölgesinde bir kontrol noktasında tesettürlü Müslüman kadınları eşlerinin yanında gözaltına alan polisler ile Uygurlar arasında başlayan gerginlik, polislerin kadınlar da dahil olmak üzere 25 Müslümanı katletmesiyle sonuçlanmıştı. Bugün de Kuçar’ın Uça bölgesinde bir polis kontrol noktasında en az 10 Müslüman Uygur’un, Çin işgal polislerince katledildiği bildiriliyor.

İşgalci Çin, Müslümanların mukaddesine saldırıp inançlarını yasaklıyor yıllardır. Bu yasaklar öyle bir noktaya ulaşmış durumda ki, Müslüman olmanız sizin hapis cezası almanıza veyahut infaz edilmenize gerekçe olabiliyor. Bu yazdıklarımı abartı olarak görmeyin. Çıkarttığı son yasalarla işgalci Çin, başörtüsünü ve sakalı yasakladı, oruç tutmak, Kur’an öğrenmek ve öğretmek yasak. Ve bunları yapanlara ciddi cezalar veriliyor. Zorla içki içirmek, oruç tutmasınlar diye zorla yemek yedirmek, tesettürlü kadınların hicaplarını zorla çıkartma seansları düzenleniyor, Doğu Türkistan şehirlerinde Müslümanlara.

Doğu Türkistan’da şu an Müslüman Uygurların can ve mal güvenliği yok. Polisin şüpheli gördüğü Müslümanları infaz etme yasal hakkı var. Keyfine göre istediği kişiyi tutuklama, istediğini şüpheli gördüm diyerek infaz etme hakkına sahip Çin polisleri. Yapılan katliamların nasıl gerçekleştiğinin cevabı da burada. İstedikleri evlere baskın düzenleyip istedikleri insanları bir daha geri gelmemek üzere alıp götürebiliyorlar. Her gün binlerce genç hapse atılıyor ya da öldürülüyor. Keyfi tutuklama, yargısız infaz devam ediyor. İnsan bugün benim evime baskın yapılır mı tedirginliğiyle yaşayamaz. Hele “karımı kızımı alıp götürürler” düşüncesiyle hiç yaşayamaz. Doğu Türkistan’da yaşanan bu zulümler yıllardır devam ediyor. Müslümanlar ölümü yaşama tercih edecek noktaya geldiler çoktan.

İşgalci Çin, yaptığı bu katliamları “terör saldırılarına verilen karşılık” olarak duyuruyor dünyaya. Bütün zalimler gibi Müslümanlara karşı işlenen suçlara meşruiyet sağlayan “terör saldırısı ve terörist” kamuflajını kullanmakta her katliamda. Emperyalist Amerika ve Batı devletlerinin Müslüman topraklarında yaptıkları işgal ve katliamları meşru göstermek için kullandıkları bu dil sayesinde, “terörist Müslüman” diye açıklama yapıldığında kimse herhangi bir tepki göstermiyor.

Çin, vahşetin yoğun olarak yaşandığı kapalı bir ülke. Yaşanan vahşetin ancak çok az bir kısmını duyabiliyoruz. Bu ise işgalcilere istedikleri katliamı yapma özgürlüğü veriyor. İşgalci Çin bölgeye geldiğinden beri katledilen Müslüman Uygur sayısı, 35 milyondan fazla. Politika haline getirdikleri bu soykırımı sistematik olarak devam ettiriyorlar. Sistematik soykırım mı olur dediğinizi duyuyorum. Evet, bir amaca matuf şekilde yapılan sistematik bir soykırımdır, Doğu Türkistan’da yapılan. Çin rejimi içine kapalı ve dışarıdan içi görülmesi zor bir devlet. Komünist dönemin uygulama alışkanlıklarıyla ülkede yaşananların dışarı yansımasını engelleyebiliyor. Doğu Türkistan toprakları hem stratejik açıdan çok değerli hem de yeraltı zenginliği açısından çok bereketli topraklar. Çin’in hedefi ise bu topraklarda Uygurları tamamen yok ederek bölgeyi Çinlileştirmek. Bütün uygulamaları buna dönük. Bakın 1947’de yapılan nüfus sayımında bölge nüfusunun yüzde 87’si Müslüman Uygur Türklerine ait. Çinlilerin nüfusu ise yüzde 6 civarında. O zamandan beri uyguladıkları politikalarla (güvenmesek de işgalci Çin’in verdiği resmi rakamlara göre) Müslüman Uygur nüfusu yüzde 47’ye düşmüş. Çinli nüfus ise yüzde 41’e yükselmiş. Neredeyse eşit seviyeye yaklaşmış. Dediğimiz gibi bu rakamlar işgalcilerin verdiği rakam olduğu için doğru kabul edilemez. Fakat onların niyetlerini göstermek açısından güzel bir misal kabul edilebilir.

Nerede olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın, kardeşlerimizin derdi, bizim derdimiz ve onlara zulmedenler bizim düşmanımızdır. Doğu Türkistan topraklarının sahibi, Müslüman Uygur Türkleridir. Doğu Türkistan davası, bizim davamızdır. Doğu Türkistan, bir İslam toprağıdır. Kardeşlik hukuku, Uygur Müslümanlarının yanında olmayı ve zalim Çin devletine tepkimizi her şekilde göstermemizi gerektirir. Zalim sadece güçten anlar. Yaşanan zulümlere gereken cevabı verebilseydik katliamlar tekrar etmezdi. Bu mevzuda gerek devlet olarak gerek millet olarak yapılabilecek her şeyi yapmamız ve işgalci Çin devletine tepkimizi göstermemiz gerekmekte. Vesselam.

Sistematik soykırım. Neredeyse her on senede bir büyük çaplı bir katliam yapılır Doğu Türkistan’da. Bu katliamlarda katledilen yüzlerce; hatta binlerce Uygurlu ve ardından gözaltına aldıkları binlerce kız ve erkek Uygur genci, bir daha dönmemek üzere kaybolurlar. Çin topraklarına yayılmış binlerce fabrikada köle olarak çalıştırılan milyona yakın Müslüman Uygur bulunuyor. Çin, dünya pazarını köle olarak çalıştırdığı Müslümanların emekleriyle ele geçiriyor. Ve o fabrikalarda çalıştırılan Uygur Türklerinin hiçbir hukuki ve insani hakları bulunmuyor. Doğum kontrolü adı altında zorla kürtaj yaptırılan kadınlar, kısırlaştırma politikaları, eğitim adı altında Çin bölgelerine götürülüp bir daha geri gelmeyen yüz binlerce Uygur genci ve daha birçok uygulama. Özetle Çin, Müslüman Uygurları kendi toprakları olan Doğu Türkistan’da tamamen yok etmeye çalışıyor. Ve bütün dünya buna karşı sessiz bir durumda. Çünkü “Senin teröristin benim teröristim” hikayesi burada da devreye giriyor. Katledilen Müslüman ise ve diğer emperyalistlerin bundan bir zararı yok ise niye buna tepki göstersinler ki? Emperyalist Batı’nın ikiyüzlü politikalarında haklı ve mazlum olman değil, güçlü veyahut sömüreceği kaynağın olması gerektiğini bilecek kadar şeyi yaşamış olmamız gerek son yıllarda. Durum budur. Müslüman kardeşlerimize yapılanlara karşı Müslüman olarak ancak biz tepki gösterip elimizden gelen desteği vermek durumundayız.