Geçtiğimiz hafta içinde Güneydoğu bölgesini ziyaret eden Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın beye Diyarbakır programında eşlik ettim.
Yalçın, sabahın ilk saatlerinde Diyarbakır’da ki Memur-Sen’e bağlı sendika şube başkanlarıyla toplu görüşme sürecini değerlendirdi. Süreçte Memur-Sen’in masadaki pozitif tavrına rağmen mutabakatla çıkılamamasının nedenlerini anlattı. Sürecin zorluklarını ve anlaşamamanın nedenlerini tek tek anlattı. Resmi Gazete’ye yanlış gönderilen alt birimler mutabakat metinlerinin düzeltileceğini anlattı. Resmi Gazete’de birkaç gün içinde yayınlanıp sürecin yanlış yürüyen kısmının en azından düzeltileceğini ifade etti. Hakem heyetinin memur lehine karar vermesi gerekirken hükümetin teklifinin aynen kabul edilmiş olmasının memur tarafından benimsenemediğini ifade etti.
Toplantı çıkışında Diyarbakır’ın bilge Valisi Hasan Basri Güzeloğlu’na bir nezaket ziyareti gerçekleştirilirken; Vali Bey’in bölge, ülke ve dünya perspektifini kuşatan düşünce dünyasını ve bölge ile ilgili yapılacak hizmetlerin nasıl yapılması gerektiğine dair fikirlerini dinledik. Bu derece konusuna hâkim bir bürokratın Diyarbakır gibi önemli bir ilde görev yapıyor olması bir şanstan öte, hükümetin özellikle Diyarbakır’a verdiği önemi göstermesi açısından takdire şâyân diye düşünüyorum.
Ali Yalçın ve beraberindeki heyetle valilikten ayrılıp son günlerin en önemli konusu olan Diyarbakır HDP binası önündeki anaları-aileleri ziyaret etmek üzere yola koyulduk. Diyarbakır son dönemlerde nispeten sakin bir şehir. 2016 yılı çatışmalarından sonra halkın her alanda yorgun olduğu neredeyse kimsenin gereksiz yere evinden çıkmak dahi istemediği bir şehir. Önceki dönem kayyım tarafından yönetilirken hizmet alanındaki eksikleri giderilirken, HDP’li belediye başkanının göreve başladıktan sonra görevden açığa alınmasıyla tekrar kayyım atanmış bir şehir olması nedeniyle gergin olması beklenirken, son derece sakin bir şehir olarak ortada duruyordu. Memur-Sen heyeti anaları ziyaret edip desteklerini sunduktan sonra Yalçın; “HDP binası önünde, kaçırılan/kandırılan ve okul çağındayken dağa götürülüp teröre katılan evlatları için gözyaşı döken, feryatları arşı titreten annelerin duygularına ortaklık edip, dualarına “amin” demek için Diyarbakır’a geldik. Biz buraya fıtratın sesine kulak vermeye, ses vermeye geldik. Mazlum annelerin evlat hasretini dindirecek insani bir çıkışa destek olmaya geldik. Evladı kaçırılan ve ölümün eşiğine bırakılan acılı annelerin çığlığına çığlık olmak için buradayız. Her gün her saat ölüp ölüp dirilen annelerin feryadına yankı olmaya geldik. Her sabah evlatsız bir yaşama uyanmanın nasıl bir acı olduğunu her gün yaşıyorlar bu anneler. Yasin Börü, Fırat Simpil, Necmettin ve Aybüke öğretmenler için gözyaşı dökenlerin yüreği annelerle… Evladını teröre kurban vermiş insanların ülkesi olan Türkiye’nin acı fotoğraflarından birisi bu. Burada siyasi mesaj yok. Politik bir mesele yok. Burada fıtratın sesi var. Annelerin feryadı var. Acının yalanlanamaz sahiciliği var. Fazla söze de gerek yok. Biz buraya bir şeyler konuşmaya, açıklama yapmaya değil; sadece annelerimizin yürek yangınına ortak olmaya, onlara destek olmaya geldik. Bir şeyler söylemeye değil. Zaten söylenmesi gerekenleri en sahici, en yürekten, en samimi şekilde onlar söylüyorlar.” diyerek çok sade bir ziyarette bulundu.
Geriye anaların gözyaşları ve kararlılıkları kalırken, Memur-Sen adına alana bırakılmış hoş bir sadâ kaldı.