Diyarbakır’da bir meydan ve iki düşünce

Abone Ol

Diyarbakır’a en son 21 Martta Newroz kutlaması için gelmiştim. Newroz Meydanı’nı yağmura rağmen insanların nasıl doldurduğuna şahit olmuştum.

Aynı meydana dün de Peygamber sevdalılarının yaptıkları programı izlemek için geldim. İki meydan da hınca hınç doluydu… İki meydanda sivilleşmenin sağladığı imkanla kendi düşüncesini, duruşunu haykırıyordu. İki meydan da ana haber bültenlerine inat olaysız bir şekilde dağılıyordu.

Aynı meydan, iki farklı düşücenin temsil ettiği insanlar tarafından dolduruldu. İkisi de bölgenin gerçeğiydi ve ikisi de Kürttü. Birinde Kürdilik daha öne çıkarken diğerinde İslami motifler daha belirginleşiyordu.

Her iki etkinlikte Newroz Meydanı’nı dolduranların ya akrabaları öldürülmiş ya birbirlerine kurşun sıkmıştı. Bu insanlar cezaevlerinde yatmış, işkenceden geçirilmiş, köyleri yakılmış, göç etmek durumunda kalmış mazlum insanlardı.

Zaman içerisinde özellikle 1999-2004 yıllarında tek taraflı ateşkes başta olmak üzere bölgede sivilleşmenin öne çıkması ile birlikte vakıf ve dernekler üzerinden değişen hava, bu insanların kendini sivil alan üzerinden ifade etmesine imkan sağladı. Silah bölgede ne zaman sustuysa bu insanlar birbirlerini o kadar iyi tanımaya, birbirilerinin gerçeğini daha iyi kabul etmeye başladılar.

Öyle ki birbirlerini etkilediler. Dindarlar tarafından kurulan iftar çadırları daha sonra belediyeler tarafından kurulmaya başlandı. HDP bile artık kutlu doğum programları icra ediyor.

Kürt meselesinde her iki görüşü temsil eden insanlar zaman içerisinde, Kürt sorununun çözümünde birbirlerine yakın bir dil kullanmaya başladı. Her iki kesimin, sorunun çözümü için yaptıkları toplantılarda çıkan sonuç metinleri bunun net göstergesi oldu

Dün newroz alanı bize gösterdi ki, her iki kesim birbirinin varlığını artık net olarak kabul etmeli. Aynı şey devlet ve batıdaki sivil toplum kuruluşları tarafından da tastik edilmeli. Kürt sorununun çözümü noktasında oluşturulacak reçetede bu iki kesimi dışlayarak bir çözüme kavuşma ihtimalinin zayıf bir sonuç olacağını görmemiz gerekiyor.

Geçmiş yıllarda yapılanlar üzerine, kimsenin kimseyi ötekileştirmeye, “ben temizim sen değilsin” deme hakkına sahip olmadığını ifade etmemiz gerekiyor. Burada her iki kesimin özellikle istediği ‘Hakikatler ya da helalleşme komisyonlarını’ acilen oluşturulmalı ki, kimin nerede ne hatası var bunu görelim.

Bugün PKK’nın elindeki silahın, bölgede oluşturduğu baskı gücünü acilen ortadan kaldırmak ve bölgenin normalleşmesini sağlamak gerekiyor. Devlet bu noktada atacağı adımları bir an önce hızlandırmalı ve bölgede oluşan bu sivilleşmenin daha da güçlenmesine imkan vermelidir.

Newroz alanını dolduran gerek HDP gerekse de HÜDA-PAR tabanı bize bir şey öğretti; biz buranın gerçeğiyiz. Burada dindar da var, sosyalist de var. Kimse kimseyi zorla bir yere çekmesin, kimse silahla, dinle bizi ötekileştirmesin. Ne olursa olsun, inanacımıza da saygı gösterilsin.

Bölgede çözüm, aynı meydanda iki farklı düşüncenin yan yana gelebildiği günlerin özlemidir. İnşallah kan ve silahın olmadığı bir coğrafyaya hep beraber şahit oluruz. Ama, bir meydanda birbirine yakın kalabalık toplayan insanların basın tarafından çifte standarta tabi tutulması, batıdaki STK’lar tarafından yalnız bırakılması da samimiyetimizi ortaya koyuyor. Barıştan yana çaba sarf edenlere selam olsun.