Silah görünce kanımız kaynıyor. Kalp atışlarımız hızlanıyor. Beni heyecanlandıran şey silah fotoğraf ve görüntüleri değil. Beni heyecanlandıran şey bu çeşit çeşit silahların üzerindeki “Made in Turkey” yazısı.
“İstanbul IDEF 2017” fuarında görücüye çıkan yerli üretim silahları görünce gurur, sevinç ve heyecanın birbirine karıştığı büyük bir mutluluk yaşadım. İnsanları öldüren makinaları üretmenin neresi bizi heyecanlandırıyor, gururlandırıyor olabilir?
Kâğıt üstünde müttefikimiz, sahada rakibimiz ABD ve AB ülkeleri, Türkiye’ye zaman zaman adı konmamış silah ambargosu uyguluyorlar. Bu silahları başka bir ülkeden almak istediğinizde de NATO üyesi olmamızın buna izin vermediğini söylüyorlar. Bizi korumakla yükümlü NATO ise 15 Temmuz darbesinin organize edildiği merkez olmuştur. Türkiye’nin şuanda yaşadığı güvenlik risklerinin merkezi NATO olmuşsa, kendi silahımızı üretmenin hayati anlam ve önemi işte o zaman daha iyi anlaşılıyor.
Kötü komşu adam ev sahibi yapar hesabı Türkiye, AK Parti iktidarı döneminde kendi silahlarımızı üretme konusunda milli bir politika ve strateji ortaya koydu. AK Parti’den önce savunma ihtiyaçlarımızın %15’ini kendimiz karşılayabiliyorduk. İğneden ipliğe savunma ihtiyaçlarımızı NATO üyesi ülkelerden alıyorduk. Tabii istediğimiz silahı değil, onların istediklerini alabiliyorduk.
PKK, YPG ve DAEŞ terör örgütlerine her türlü silahı verme konusunda gayet cömert davranan ABD ve AB ülkeleri; bu terör örgütleriyle savaşan Türkiye’ye silah vermemek içinse bin dereden su getiriyorlar. İnsansız hava araçları almak için ABD ve İsrail’e yalvardığımız günler hala taptaze hafızalarımızda. Şimdi o kadar çok çeşit insansız hava aracı üretiyoruz ki, dünyada sayılı birkaç ülkeden birisiyiz.
İçeride ve dışarıda teröre karşı yürüttüğümüz operasyonlarda gösterilen başarıda kendi silahımızı üretebiliyor olmamızın çok büyük pozitif etkisi var. ABD’nin eski gemilerini boyayıp denizlere açılma devri bitti. Şimdi, havada, karada, denizde, deniz altında; dağda, ovada, şehirde, kırsalda vatanını ve milletini korumak için çalışan asker ve emniyet mensubu, kendi ürettiğimiz silah ve mühimmatı kullanıyor.
Savaş gemilerimiz denize açıldı. Somali’de korsan kovalıyor…
ATAK savaş helikopterimiz, insansız hava araçlarımız dağlarda terörlere nefes aldırmıyor…
Dünyada çok az ülkede olan uçak gemisi, savaş uçağı için de geri sayım devam ediyor…
Bununla gururlanmayalım mı?
İyi ama insan öldüren makinaları artık kendimiz üretiyor olmanın neresine sevinip, gurur duyacağız?
Türkiye’de ve dünyada dikkat ettiniz mi hiç. Güçlü silahları olan ülkelerde savaş yok. İnsanlar ölmüyor, öldürülmüyor. Silahı olmayan, silahını üretemeyen ülkelerde terör örgütleri cirit atıyor. Ölüm şehir şehir, köy köy insanları kovalıyor.
Kendi silahını üretmek işte bunun için önemli. Ölüm makineleri, ölümleri durduran bir silah olup; sizin üzerinize ölümü göndermek isteyenleri vazgeçiriyor. Şimdi milli silahlarımızı gördüğümüzde, gururlanmak da sevinmek de; insanlarımızın yaşayacak olmasına, terörün ve düşman ülkelerin saldırısına maruz kalmayı önlediği için de ne kadar sevinsek azdır.
En büyük Diyarbakır karpuzunu seçme festivalleri artık bitti. Onlar da olacak ama Türkiye için hayati olan; en iyi füze, roket, top, tank, helikopter, savaş uçağı, deniz altı ve uçak gemisini yerli olarak üretip, fuarlarda dosta da düşmana da göstermektir.
Dikkat çekmek istediğim asıl nokta bizim silahlarımız insanlara ölüm kusan silahlardan değil. Bizim silahlarımız insanlara hayat dağıtan silahlar. Bizim ürettiğimiz silahlar savaş başlatmaz, savaş bitirir. Batı ürettiği silahlarla dünyaya ölüm ve zulüm dağıtırken; bizim ürettiğimiz silahlar dünyaya barış, huzur ve güven götürecek.
Bunun için sevinmek de gurur duymak da hakkımız…