Dışarıya sızıntı varsa içeriye bakmalı

Abone Ol

Bütün sistemler, bir iç yapılanma ve onun dışa doğru açılımından oluşur. Bu hem teknik, hem insan fizyolojisi hem de ilişkiler açısından böyledir. İçeride bir sıkıntı olunca bu dışarıya yansır. Tavan akıyorsa, akan kısmını kapatmayız, içerideki kaçak olan yeri bulur onu tamir ederiz. Vücutta ateş varsa, bu, içeride bazı dengelerin değiştiğinin ifadesidir. Yani, içeride savunma sistemini aşan bir patojen ajan saldırısı var demektir. Doktor, içten mikrobun yuvalandığı lokalizasyonu bulup, ona uygun bir tedaviye başlar.

İlişkilerimiz açısından ise, anne çocuklarına bağırıyor ve sabırsız davranıyorsa anneye, “Bağırma” demek, “Niye bağırıyorsun?” diye tepki göstermek, ateşe biraz daha odun atmak gibidir, yani stresi artırmış oluruz. Hemen içeriye, yani anneyi böyle davrandıran sebebe bakmalıyız. 1. Eşi ile mutsuz olabilir. 2. Anne babasıyla mutlu bir çocukluk geçirmemiştir, sözlü ya da fiili şiddet görmüş, değersizlik ve yetersizlik duyguları içinde olabilir ve en ufak bir tetikleyiciyle, içerideki yangın dışarıya taşıp muhatabını da yakıyor olabilir. 3. Çocuk eğitimi hakkında bilgi yetersizliği vardır, bilgisiz sabır ve sabırsız bilgi işe yaramadığı için, duygularını dengeleyecek bir bilgi desteği olmayabilir. 4.Travma yaşamış ve atlatamamış olabilir. Bunlar ya da başka sebeplerden dolayı olan tepkisel davranma ve bağırma, bize içeride olumsuz duygu birikimini haber verir. İçerideki sebebi bulup ona uygun çözümler üretilmeliyiz.

Bunun bir de çocuk versiyonu vardır. Tırnak kemirme, altını ıslatma, yalan söyleme, özgüvensizlik, okul başarısının düşmesi, saldırgan davranma veya içe dönüp iletişimi kesme gibi, normalde bulunmaması gereken ne kadar belirti varsa, içerideki sıkıntının dışa sızmış halidir. Çocuğa “Şöyle yapma”, “Şunu yap”, “Haydi ders çalış” gibi söylenecek onlarca söz, içteki sıkıntı giderilmedikçe manasızdır. Ve biz anne babalar, sadece dışarıdan müdahale ederek çocuğu düzeltmeye çalışıyor, istediğimiz olmadığında ise, ‘Çocuğumuz sorunlu’ diyoruz. Sizce?

Hiç bir şeyden mutlu olamayan, sürekli şikâyet eden ve her şeyde olumsuz bir taraf bulanlar, kendi içindeki sıkıntının yansımasını yaşıyordur, yani içinde bir savaş vardır. İçteki savaş, dışarıdaki güzellikleri görmesine mani oluyordur. Çünkü İçte huzur ve denge oluşmayınca dışarıda denge kurulamaz. Vaktiyle anne babamız tarafından gönlümüze hormonlu deve dikeni gibi ekilen, sonra büyüyüp içimizi kaplayan, yetişkin olduğumuzda bile kulaklarımızda çınlayan, bize değersizlik yükleyen azarlar, şiddet içeren ve can acıtan aşağılayıcı sözler, içten bütün dengeleri un ufak etmiştir. Şimdi de dışa taşıyordur.

Önce kendi içimizi arındırmalıyız ki, bakışlarımız ve sözlerimiz temizlensin. İçinde diken bahçesi büyütenin sözleri de o dikenlerden oluşur. O sözlerle canı yanan muhataplar seslerini yükselttiklerinde, insan önce kendi sözleri ne kadar can yaktı ona bakmalı ve daha sonra da bunları içinden nasıl temizleyeceğini düşünmeli. Karşımızdakine sinirlenmekten ve suçlamaktan daha kolay bir şey yok fakat kendisini tartacak ilim kadar da güzel bir şey yok. Özet olarak, dışarıya sızıntı varsa, içeriye bakmalı.