Muhacirler o kadar kıymetlidir ki; kıymetini bilene hem dünyanın hem de ahiretin şerefli makamlarından biri olan ensarlık unvanı bahşedilir. Muhacirler fırsattır ve normal şartlarda Müslümanlar’ın arasında kapanın elinde kalması gereken hatta kapabilmek için dirayetle mücadele verilmesi gereken mücevherdirler.
Allah celle celalühü, Kur’an-ı Kerim’in Nahl Suresi’nde, “Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzelce yerleştireceğiz” buyuyor. İşte bir Müslüman, bir muhacirle karşılaştığında Allah’ın “güzel” diye övdüğü yer olabilmek için evini açıyor; mahallesini, memleketini açıyor. Maksat ne: O Allah’ın övdüğü güzel ev sahiplerinden olmak ve ensarlıkla şereflenme yarışı. Zulme uğradığında, namusu ve canı tehlike altında olduğunda Allah’ın emri üzerine hicret etmiş Müslümanlar’a “Niye geldin” denilmez. “Allah senden razı olsun iyi ki geldin” denilerek eve almak için yarış edilir.
Muhacirler giderse de onlar yine Allah’ın emrine uymuş ve hicret etmiş olurlar da kaybeden elinden kaçıran olur. “Bu Suriyeliler” diye lafa başlıyoruz ya hani, hah işte onlar bereketin, rahmetin ve nasipse cennetin anahtarı haberiniz olsun…